Yerleşik olana en büyük tehdit seçenek midir? Seçenekleri yok etme iktidarların temel bir politikası mıdır? Dincilik seçeneklerin yok edilmesinin temel formlarından biri midir?
MEB’in yerine Diyanet geçiriliyor, her gün alanı da genişletiliyor. Köprüler, yollar, mitingler, toplantılar, hastaneler Diyanetle açılıp Diyanetle kapatılıyor, doğum, nikah, ölüm, cami hoparlörleri dinci propagandaya dönüştürülmüş bulunuyor. Dahası da var, artık adli yıl da eğitim öğretim yılı da diyanetle açılıyor. 17 Eylül 2023 tarihinde “Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, ‘Kur’an Kursları 2023-2024 Eğitim Öğretim Yılı’ dolayısıyla mesaj yayımladı. (…) Milletimizi yüce Kitab’ımızın hayat veren ilke ve değerleriyle buluşturduğumuz Kur’an Kurslarımızın 4-6 yaş programları 11 Eylül Pazartesi günü başlamış, diğer programlar ise 18 Eylül Pazartesi günü itibarıyla 2023-2024 eğitim öğretim dönemine başlayacaktır. Bu vesileyle milletimizin dinimizi ve dinimizin esaslarını öğrenme konusunda kurumumuza gösterdiği güven ve ilgiye teşekkür etmek istiyorum.” (diyanet.gov.tr).
AKP, Diyanet, MEB her gün bir dinci düzenleme daha yapıyor. Din derslerinin artırılması, giyim kuşamın önlüğün dincileştirilmesi, toplumsal cinsiyetin dincileştirilmesi, müfredatın içeriklerin dincileştirilmesi, amaç erek beklentilerin dincileştirilmesi, kütüphanelerin dincileştirilmesi, sosyokültürel etkinliklerin dincileştirilmesi, boş zamanların dincileştirilmesi, ÇEDES… say say bitmiyor.
Eğitim öğretim yılı nedir? Eğitim nedir? Bu yapılanların özü esası var mı, varsa nedir? Neden niçin bu kadar dincilik yapılıyor?
Musa’dan tebası istekte bulunur: “Hani bir zamanlar, “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe asla katlanamayacağız, yeter artık bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetiştirdiği şeylerden; sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” dediniz. O da size “O üstün olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir kasabaya konaklayın o vakit istediğiniz elbette olacaktır” dedi. Üzerlerine zillet ve meskenet damgası vuruldu ve nihayet Allah’tan bir gazaba uğradılar. Evet öyle oldu, çünkü Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Evet öyle oldu, çünkü isyana dalıyorlar ve aşırı gidiyorlardı” (Bakara Suresi, 61.Ayet, Elmalılı Hamdi Meali)
Merak farklı sebzelerle, sebze istekle, istek küfürle, küfür isyanla, isyan aşırılıkla, yani tanımlanandan ötesi günahla berisi şükür sadakat ile anılıyor. Sadakatin bir yanı efendiye sahibe diğer yanı kulluğa ilişiyor.
Seçenekleri görmek, ötekisini görmek, merak etmek, bilmek, öğrenmek, denemek kötü bir şey midir? Adem ile Hava’nın istekte bulunması, merak etmesi kötü bir şey midir? Musa’nın tebasının sebzeleri merak etmesi kötü bir şey midir?
Kim korkar sebzelerden, ötekinden, yeniliklerden, uzaydan, gezegenlerden, sığınmacılardan, farklı görüş veya fikirlerden, yaşamaktan? Kim korkardan da öte insan meraktan, sormaktan, araştırmaktan, farklı olandan, öteki cinsten, cinsiyetten, istemden, özgürlükten neden niçin korkar?
Seçeneğin yok edilmesinin, özgürlüğün yok edilmesinin, zihinlerin yok edilmesinin, yaşamın yok edilmesinin, kendisinden başkasının yok edilmesinin beri tarafı nedir? AKP, MEB, YÖK, Diyanet ve daha genel olarak herhangi bir kişi, grup veya kurum “Seçenekleri görmekten” neden korkar; neden niçin zihni, bilgiyi, merakı, çocukları, toplumu baskılamaya kalkar? Bu bir korkudan öte iktidar, rejim, yapı, sınıf biçimi midir?
Ötekisi berikisi, peki bunun çoğulu, evrenseli yok mu?
Özet bir yanıt verilirse AKP’nin, MEB’in, Diyanetin sınıfsal durumu iktidardan, sahiplerden yana olmak olup bu MÜTAŞERİK otoriteryenizm (müteahhit, taşeron, tarikat, şeriat şerikliği) Alman faşizminde de, dünyadaki faşist rejimlerde olduğu gibi, insanları birbirine düşmanlaştırma ve kırdırma süreçlerinde olduğu gibi, nepotizmde etnosantrizmde olduğu gibi, aklı zihni araçsallaştırmada köleleştirmede olduğu gibi, yaygın bir form olarak ksenofobiyi Ö korkusunu tetiklemeyi) harekete geçiriyor. Eğitim adına yapılanlar, özellikle dincilik maalesef ksenofobik bulunuyor. Dahası bunu sıkı bir etnozantrizmle, konvensiyonalizmle, yerleşik güç ve geleneğe boyun eğmeyle, onun emrettiğiyle hareket etmeyle, böyle bir tutum kazandırmayla eşleştiriyor, aracılaştırıyor.
Otoriteryenizm irade-zihin kırımıdır, dincilik büyük bir kırım yapıyor. Otoriter eğilimler ksenofobik ögelerle besleniyor, ksenofobi etnosantrizmle, nepotizmle, yerleşik gelenek ve düzenle, boyun eğmeyle, öteki sayılana düşmanlıkla, saldırganlıkla, linçle iç içe geçiyor.
Bilgi, felsefe, beceri, sanat, doğru düzgün eğitim en başta seçeneklerin görülmesine, çeşitliliğin ve evrenselin aranmasına, çoğulculuğa, özgürlükçü eleştirel olana, isteğe, alıştırmaya, düşünmeye dair bulunuyor.
Kim korkar bilimden sanattan felsefeden eğitimden özgürlükten diye bir kez daha sorabiliriz? Neden niçin korkar? Çocuklara topluma neden niçin öteki korkusu aşılamaya kalkar? Kişilik de bağımsızlık da insanlık da seçenekleri görmekten mi yoksa seçenekleri baskılamaktan mı geçiyor acaba?
İyi bir eğitim ve gelecek için seçenekleri, zihni, özgürlüğü, bilgiyi, sanatı, felsefeyi, çocukları savunalım.
Kaynak: Evrensel
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()