Bohumil Hrabal (1914-1997) Hašek, Čapek ve Kundera ile beraber yirminci yüzyılın en önemli Çek yazarlarından. Yirmiden fazla dile çevrilmiş, dünya edebiyatına mal olmuş büyük bir yazar aynı zamanda. Otobiyografik başyapıtı Gürültülü Yalnızlık, Türkçede ilk kez 2004’te, Elif Gökteke’nin kitabın şiirselliğini yansıtan güzel çevirisiyle yayımlanmıştı. Uzun süredir okurların arayıp bulamadığı bir kitaptı. Hrabal’ın bu unutulmaz anlatısını Notos Kitap gözden geçirilmiş yeni bir basımla bugünlerde tekrar okurla buluşturdu.
Okuyacağınız söyleşi kesiti, Macar gazeteci László Szigeti’nin Hrabal’la 1980’lerin sonunda yaptığı “söyleşi-roman”dan Gürültülü Yalnızlık üstüne bölümler.

László Szigeti: Şair olarak başladınız… Biliyor musunuz Faulkner ne diyor: Belki de her romancı ilk başta şiir yazmak ister. Gürültülü Yalnızlık’ı okurken abidevi bir şiir olduğunu düşündüm.1
Bohumil Hrabal: Organikti. 1936’dan 1950’lere kadar şiir yazdım.
LS: Ama hâlâ şiir yazıyorsunuz. Gürültülü Yalnızlık2 benim için sahiden muazzam bir şiir.
BH: Bir balad, ki baladın özel bir havası vardır.
LS: Bay Hrabal, Gürültülü Yalnızlık’ı ne zaman yazdınız?
BH: 1974 olmalı. Herhangi bir olgunluk eseri vermişsem eğer, olgunluğumun zirvesi budur. Kendi yordamımca bir çağın sona erip bir başkasının başladığını yazmaya çalışıyordum sadece. Kitabın kahramanı Haňťa her şeyi eski usulde, elle yapmaya alışıktı; Çek toplumunda makinelerin sahneye çıkmasıyla beliren bir kırılmayı cisimleştiriyordu. Kitabı gerçekçi olarak tasarlamıştım ama simgesel bir tarafı da vardı. Yüzyıllarca ya da bin yıl süren bütün o çağın kırılma noktası Haňťa; dökülen kalasların kıymıkları var onun içinde. Haňťa yaşayan birisiydi ama ona verdiğim düşünsel güçten yoksundu. Gerçekti yani, ikimiz de ayyaştık. O gürültülü yalnızlıkta ifade edilen, bir çağın kırılma noktasına ulaşıp bir başkasının başlamakta olduğu nokta – ki bilindiği üzere, insan toplumunda pek sık olmaz bu. Sadece bir kere olur. Uzun zaman önce klasik antikite sona ermiş ve Hıristiyanlık çağı başlamıştı. Yepyeni bir düşünme biçimi. O zamanlar acı çekenler eski, klasik biçimde yaşayanlardı, çünkü başka bir şeyi hayal edemiyorlardı. Sonra yepyeni bir model geldi; sadece düşünme biçimi ve felsefi anlayış değil, yaşam biçimi ve toplum yapısı bakımından yepyeni bir model. Bay Hrabal’ınızın işi de değişimi kaydetmekti. Bu değişimi öyle bir kaydettim ki Hašek’in Şvayk’ı gibi okunabilir. Öte yandan Hašek’e nispeten biraz daha nitelikli bir edebiyat. Şimdilerde Çek okuru, daha doğrusu aritmetik olarak ortalama Çek okuru daha kültürlü. Yer yer şiire kayan üslubum okurun Haňťa’yı içerikle bağdaştırmasına engel olmuyor. Her kitabım daima iki kere okunabilir. Hem düzanlamıyla hem de simgesel anlamının ne olabileceğini hesaba katarak. Ama şu da var ki kitapta simgesellik olmasını istemem genelde. Benim için hepsi gerçek.

LS: Ama işler her zaman istediğiniz gibi gitmez.
BH: İnsanlar ex post simgeler koyuyor. Alegori olarak aldıkları şeyin ne anlama geldiğini tefsirle açmaya çalışıyorlar. Hayır. A priori olarak asla simgeler veya alegoriler içinde yazmam. Ama olur ya – o zaman da olsa olsa dar alanda kıvrak bir Hidegkuti çalımı…
LS: Ama okurlar yaratıcıdır ve fikirlerinizi ileri taşır. Ne de olsa, bizzat dediğiniz gibi, romanlarınız yarı hazır yemekler gibi.
BH: Evet, öyle. İsteyen kendi hayalinde çeşnilendirebilir…
LS: Bunlar kendi anılarınız mı?
BH: Hayır, anı demezdim. Daha ziyade beni sürekli izleyen bir deneyim gibi, ortaya çıkma zamanı gelinceye kadar demlenip olgunlaşıyor –bir kadının hamilelik süreci gibi– sonra olan biteni çok kesin ve net biçimde görüyorum ve suretini çıkarmaktan pek fazla bir şey yapmıyorum. Yazdıkça büyüyüp gelişiyor ama eşref saatini yakalamak gerek, tam olgunlaştığı ölçüyü. Sıkı Kontrol Edilen Trenler üzerinde çalışırken on, on iki yıl boyunca kafamda evirip çevirdim. İşi hızlandırmanın bir yolu yok. Bir anda fark ediyorsun ki elindeki sadece içerik değil, içeriğin kendisi senin için biçimi de belirliyor.

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Kaynak: OGGGİTO (Çeviren: Oğuz Tecimen)
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()