TJA’lı kadınların Karşı Sanat Galerisi’nde düzenlediği “Mahpusta Kadın Olmak Çalıştayı”nın kitap tanıtım toplantısında mahpus kadınların sesleri ile cezaevi dışındaki kadınların sesi buluştu: Korku duvarını aştık.

Fotoğraf ve video: Evrim Kepenek/bianet

Tanıtımı yapılan kitabın yazarlarından biri olan Kışanak, kısa bir konuşma yaptı.

“Ben, cezaevinde kadınların rehine alındığını, kadınların işkence gördüğünü, kadınlara susmanın, itaat etmenin öğretilmeye çalışıldığı dönemleri yaşadım ama susan, itaat eden ve rehin olduğunu unutup dışarıyla olan duygusal ve düşünsel bağını koparan kadınlara tanık olmadım. Daha kadınları hapsedecek özgürlüğü ve yaşamı hapsedecek hiçbir tel örgünün ve demir kapının icat edildiğine inanmadım, tanık olmadım” dedi.

“Kadınlar direnirken aslında yaşamı var etmek ve özgürlüğün sınırsız olduğunu yaşamak ve yaşatmak için direniyorlar. Fiziki gibi direniş değil bu. Ruhsal bir direniş, duygusal bir direniş, düşünsel bir direniş ve aslında bir bütün olarak bir var olma iradesi olarak bir varlık olarak özgürlükle buluşma direnişi” diye devam etti.

Şöyle dedi:

“Ama kadınların o küçük küçük ilmek ilmek direnişle ördükleri mücadelenin bugün milyonlarla buluştuğunu görüyoruz. Ve bundan büyük bir onur duyduğumu, umutlarımızı ne kadar büyüttüğümüzü görüyorum. Hepinize bunun için teşekkür ediyorum.”

Özgür yaşam için söz kurmak

Etkinlikte ayrıca, kitaba katkı sunan mahpus kadınların mesajları da okundu.

Mesela Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde mahpus olan Rojbin Çetin’in mesajı şöyle:

“Kadın özgürlük felsefesini yaşayan ve yaşatan, dayanışmayı büyüten, emekle yürüyerek umudu asla tükenmeyen tüm kadınlara şahsınızda sevgi ve saygılarımı sunuyorum, sizleri yürekten kucaklıyorum. Mahpusta kadın olmak temasıyla gerçekleştirdiğiniz çalışmanın heyecanı sizlerle paylaşıyorum. Geçmişten bugüne tarih, karanlık eşikleri aşan direnenlerin mücadele izlerini taşıdı. Bugün de nice değerin yaratımlarını layıkıyla taşımanın onuru ve sorumluluğuyla özgürlük için direnilmekte. İşte tarih, mücadele azim ve kararlılığıyla direnerek demokratik ve özgür yaşam için sözünü kuranların ve inşasını yapanların eseri olacaktır.”

“Mahpusta kadınlar olarak anlatacaklarımız var”

Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde mahpus olan Nesrin Akgül’ün mektubunda da özetle şunlar yer aldı:

“Öyküler ancak onları anlatabileceklerin başından geçebilirmiş. Mahpusta Kadınlar olarak bir araya gelen öykülerdik. Anlattıklarımız; ilk yuvarlanan taşlardan başlayarak birbirine devredilmiş kadın direnişçiliğinin dağlaşan mirasıydı. Unutulmasına izin vermemek için kadın hafızamıza bu coğrafyanın esaret hikayelerini onurluca, isyanını harlayarak nakşetmek için anlattık. Her anlatıcı kahramanı kadın olan, mekanı mahpus olan, zamanı devrimcilik olan hikayelerde tarihi buluşturdu. Anlatılan bizim hikayemizdi. Hikayeler anlatılmaya başlandığı anda duvarları aşıp, esaretin ilk halkasını yıktı; Unut ki, sus ki esaretin korkusu büyüsün. Mahpusta kadınlar olarak anlatacaklarımız var.”

Mater: Umarım içeriden dışarıya yazanlar gün geçtikçe azalır

Gezi davası nedeniyle hapisle cezalandırılan Çiğdem Mater’in mesajı da okundu. Mater, “Sevgili kadınlar, bugün orada sizinle olmayı ve başta sevgili Gültan Başkan herkesle hasret gidermeyi ne çok isterdim. Umarım içeriden dışarıya yazanlar gün geçtikçe azalır. Umarım kahkahalarımızla yeniden buluşuruz.”

Başka konuşmalar yapıldı elbette. Mesela insan hakları savunucusu Ümit Efe, gazeteci Ulrike Marie Meinhof’u hatırlattı: “Bizi teslim almadılar. Diyarbakır zindanlarında, Metris zindanlarında, Mamak zindanlarında kadınlar bu cümle ile ayakta kaldı, bu cümle buralarda yazıldı…”

Gülten Kaya da şöyle seslendi:

“Biz bir gece sevgi duvarını aştık diye yazmış bir şair. Ben diyorum ki bir gece korku duvarını aştık. Bu coğrafyanın kadınları jin, jiyan, azad sloganını armağan etti. Kötü bir tarihin kötü bir diliminde yer aldık maalesef. Bir türlü demokrasi göremedik. Ama sahiden bir gece korku duvarını aştık, düştüğümüz yer çok açık ve seçik. Hayat artık şuna tanıklık ediyor. Biz bir arada duracağız, aynı havayı soluyacağız…”

Kaynak: Bianet – Evrim Kepenek

 

 

 

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…