Okulda ne kadar başarılı olursan hayatta o kadar ilerlersin. Çocuğunu iyi bir anaokuluna göndermezsen iyi bir ilkokula da giremez. İyi bir ilkokul ya da durumun yetiyorsa iyi bir özel hazırlık okulu da düzgün bir ortaöğretim okuluna girebilmek için hayati olarak görülüyor. Ve elbette, düzgün bir ortaöğretim de yüksek notlar alıp en iyi üniversitelere yerleşmenin garantisi. Aynı şey ABD için de geçerli. Pek çok ebeveyn çocuğunu doğru okula sokabilmek için her şeyi yapar. Ekstra ev kredisi çeker ya da taşınır, hatta belki de “doğru” okulun coğrafi sınırlarına girebilmek için şehir bile değiştirir.
Gelgelelim Hollanda’da durum sadece en yüksek notları alıp doğru üniversiteye girmekten ibaret değil. Burada eğitimin farklı bir amacı var. Eğitim çocuğun esenliğine ve birey olarak gelişimine giden bir yol olarak görülüyor. Bir üniversite bölümüne girebilmek için spesifik notlara ihtiyacınız yok. Gereken tek şey doğru seviyede genel bir mezuniyet belgesi. Öğrenciler üniversiteye girebilmek için rekabet etmek zorunda değiller. Bu yüzden Hollanda okul sistemini anlamak için pek çok psikolojik yükümü ve bilinçsiz değerlerimi ortaya döküp eğitimin ne olduğunu yeniden düşünmek zorunda kaldım.

Oğlum Ben Hollanda’da okula başlayıp ilk karnesini aldığında Hollanda’daki sistemi gözlemleme şansına eriştim. Başarı odaklı annesinin gizlice umduğu gibi sınıfının en iyilerinden olduğuna dair hiçbir şey yazmıyordu. Karnede bunun yerine her kategori için Ben’in gelişimini temsil eden birer satır vardı. Benim eskiden aldığım, yirmi üzerinden not alınan ve sınıftaki konumumu gösteren ilkokul karnelerine hiç benzemiyordu:
Bu çizelgeden Ben’in ortalamanın üzerinde olduğunu anladım ama bunun genel öğrenme sürecinin gerisinde olmaktan daha iyi bir şey olduğuna dair hiçbir gösterge yoktu. Dahası, karnenin büyük kısmı sosyal yeteneklerine ve karakterine ayrılmıştı, akademik başarılara değil. Daha önce hiç sorgulanmamış değerlerimle yüzleştim. Sosyal yetenekler, neden zeki olmaktan daha önemli olmasın ki?
Aynı karne formatı ilkokul boyunca kullanıldı: Beş nokta. On üzerinden notlama yok, A,B,C yok. Çeşitli değerlendirme kategorileri çoğu şeyi açıklıyor. Genel Davranış kategorisinde ideal çocuk bağımsız, sakin, mütevazı, kendine güvenli, spontan ve sorumluluk sahibi. Çevresine Özenli kategorisinde ise ideal çocuğun çalışmaları tertipli, kullandığı sıraysa temiz ve düzgün. Öğretmenle İlişkisi başka bir kategori: İdeal öğrenci yardımsever, meraklı, kibar, ilgili ve hata yaptığında düzeltilmeye açık. Bu kategoriye paralel olan Diğer Çocuklarla İlişkisi kategorisi var. Son olarak, Çalışmaya Yaklaşımı kategorisi şu özellikleri değerlendiriyor: Standartlar, azim seviyesi, konsantrasyon, bağımsız çalışabilme ve dersleri dinleme yetisi, motivasyon ve çalışma hızı. Temel değerler ve okulun başarmak istedikleri oldukça açık: Akademik yetenek ve yüksek notlara odaklanmaktansa sosyalleşebilen ve masasını temiz tutabilen çocuklar yetiştirmek.

Kitap kulübümdeki Hollandalı annelerden biri olan Anja’ya eğitimde neyin önemli olduğuna dair fikrini sordum. “Önemli olan bol bol oynamaları!” diyor. “Ben oğullarımın yaratıcı düşünmeyi öğrenmelerini ama aynı zamanda sosyal olarak becerikli olmalarını isterim. Onun dışında bence müzikal gelişim önemli.” Montessori, Dalton ya da Jena Planı okullarından birini seçerseniz ev ödevi olmuyor. Eğer başka bir okul seçerseniz çok az ödev veriliyor. Okul çağındaki pek çok çocuk ilköğretimi bitirene kadar hiç ödev yapmıyor. Hollanda’yı diğer ülkelerden ayıran da bu. Burada oyun oynamak ve eğlenmek, akademik olarak öne geçmekten daha önemli görülüyor.
Britanya okuma yazma ve aritmetiğe odaklanmasına rağmen Avrupa Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’ndan gelen yeni bir rapor, 16-19 yaşlarındaki İngiliz gençlerin otuz dört gelişmiş ülkeden oluşan okur yazarlık tablosunda son sırada, matematik becerilerinde ise sondan bir önceki sırada olduğunu ortaya koydu. Aynı çalışmada Hollanda, Finlandiya ve Japonya ilk üç sırada yer aldı. Times gazetesi, haberi şöyle verdi: “Dünya çapında yapılmış bir araştırmaya göre İngiliz gençler gelişmiş ülkelerdeki en cahil kitle ve matematikte de bocalıyorlar.” Hollanda’daki gazeteler ise “Okulda İngilizce öğrenen Hollandalı çocukların bu dili daha iyi bildiğini” iddia ederek bunun kulağa “absürt bir şaka” gibi geldiğini söyledi.
Hollanda’daki okullarda sık sık parti ve özel eğlence günleri düzenleniyor. Çocuklar altı yaşından itibaren tek gecelik okul gezilerine katılabiliyorlar. Çocuklar büyüdükçe uzunluğu artan bu gezilerde çocukların cep telefonlarını yanlarına almaları ve ebeveynleriyle iletişime geçmeleri yasak. Genellikle bir müzeyi ya da ilgi çekici yerleri ziyaret ediyorlar, ancak dışarıda oyun oynamak için onlara epey zaman veriliyor.

Hollanda’nın kendi “Mutluluk Profesörü” var: Rotterdam’daki Erasmus Üniversitesi’nde çalışan Ruut Veenhoven.
Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.
Kaynak: OGGİTO (Aslı İdil Kaynar)
Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…![]()