Paleoantropoloji uzmanı Ian Tattersall’a göre, düşünme biçimimiz ‘sembolik bilgi işleme’ye dönüştüğü zaman beyinlerimiz de küçülmeye başladı.
Araştırmalara göre modern insanın beyni, 100 bin yıl önce yaşayan Homo sapiens türünün beyninden yüzde 13 daha küçük. Bilim insanları yıllardır bunun nedenini araştırıyor.
“Büyük beynimiz”, türümüzü başka hayvanlardan ayıran en önemli özelliğimiz olarak görülüyor. Düşünme ve yenilik getirme becerimiz sayesinde ilk sanat eserlerini ortaya koyduk, tekerleği yarattık, hatta Ay’a dahi gittik. Bizimle aynı boylardaki diğer hayvanlarla karşılaştırdığımızda beynimizin onlarınkinden daha büyük olduğu açık.
New York’taki Amerika Doğa Tarihi Müzesi’nden paleoantropoloji uzmanı Ian Tattersall, 2023 yılında yaptığı araştırma için eski hominin türüne ait kafatası hacimlerinin zaman içinde nasıl büyüdüğünü inceledi. En eski türlerden başlayıp modern insana kadar geldi. Tattersall, farklı dönemlerde Asya, Avrupa ve Afrika’da yaşamış hominin türlerinin beyinlerinin birbirlerinden bağımsız bir şekilde hızlı büyüdüğünü gördü.
Ancak beynin genişlemesinde görülen bu eğilim, modern insanların gelişiyle tamamen değişti.
Tattersall’un bulgularına benzer başka araştırma sonuçları da var. Mesela Almanya doğumlu bilim insanı Gerhardt Von Bonin, 1934 yılında yayımlanan makalesinde “Avrupa’da insan beyninin son 10 bin ya da 20 bin içinde küçüldüğüne dair net işaretler olduğunu” yazmıştı. Peki bu şaşırtıcı daralmayı nasıl açıklayabiliriz?
Tattersall, modern insanın sembolik düşünme biçimine dair şunları söylüyor: “Anlaşılan atalarımız eskiden bir çeşit kaba kuvvet yoluyla bilgiyi beyinlerinde işliyordu ve bu koşullar içindeki zeka, beynin boyutunu belirliyordu. Beynin ne kadar büyükse, o kadar işe yarıyordu. Bizim düşünce biçimimiz bundan farklı. Bizler etrafımızdaki dünyayı soyut sembollerden oluşan bir kelime dağarcığı üzerinden anlamlandırıyoruz. Bu gibi sembolik düşünme biçimleri beyinde, eskisine oranla çok daha karmaşık bağlantılar kurmayı gerektiriyor. Bana kalırsa, bu gibi bağlantılar kuran beyin, enerjiyi daha etkin kullanarak çalışabilir hale geldi.”
Tattersall, insanın dil edinimi kazanmasının, yani dili algılama ve kavramaya başlamasının 100 bin yıl öncesine dayandığını söylüyor. Öte yandan bazı diğer araştırmacılar, beynin Tattersall’un teorisine göre daha erken küçülmeye başladığını öne sürüyorlar. Bu durumda, beynin büyüklüğündeki değişiklik ile dil arasında bir bağlantı kurulamaz.
California’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde biliş bilimi üzerine çalışan araştırmacı Jeff Morgan Stibel ise, dilin değil, değişen iklimin beynin küçülmesinde etkili olduğu teorisini ortaya attı. Stibel, geçen yıl yaptığı araştırmada, son 50 bine yıla ait 298 Homo sapiensin kafataslarını karşılaştırdığında, insan beyinlerinin son buz devrinin sona ermesinden sonra, son 17 bin yıldır küçüldüğünü öne sürdü. Stibel’in araştırmasında iklim değişikliği sonucu dünya ısındıkça insan beyninin küçüldüğü, soğudukça da büyüdüğü ortaya konuyordu.
Daha küçük beyinler, insanların daha çabuk serinlemesini de sağlıyor. İnsan vücudunun ısı kaybını kolaylaştıracak şekilde daha uzun ve ince olacak şekilde evrimleştiği uzun zamandır biliniyor. Beynimiz de bu şekilde evrimleşmiş olabilir.
Kaynak: Duvar
