Türkiye’de kadına yönelen şiddet yıllardır ağırlaşan bir sorun. Kadınlar hemen her gün cinsel şiddete, tacize ya da tecavüze uğruyor, her gün kadınlar erkek şiddeti ile öldürülüyor. İş cinayetleri gibi kadın cinayetleri de ne yazık ki kanıksanıyor. Cezasızlık politikası izleniyor. Oysa her gün göz göre göre yiten canlar karşısında yer yerinden oynamalı, bugünden yarına tepeden tırnağa hayat değişmeli diye düşünüyor insan. Hemen hiçbir şey değişmiyor, değiştiremiyoruz yıllardır. Çeteleler tutuyor, acı acı ölümleri saymaya devam ediyoruz.
Artan kadın cinayetlerine tanıklığımız, hak arama mücadelemiz ve protestolarımız son derece kıymetli olsa da kanıksanmışlıkla da malullük riski taşıyor. Pek çok noktada hissettiğimiz “Değiştiremiyoruz ancak direniyoruz” durumu burada da karşımıza çıkıyor.
Bir yandan da biriken, kabaran bir şeyler var kadınlarda, farkındayız. Kazanılmış haklarımıza gelen saldırılar karşısında birden sokakları doldurmamızda, coğrafyamızdaki kadın sözünün çoğulluğunda, kadınlardaki dinamizmde, feminist dağarcığımızın zenginliğinde çıkıyor karşımıza.
Geçen gün sosyal medyada bu nefesi bir kez daha hissettik. Bir kullanıcıdan gelen “erkekler yerini bilsin” sözü bir anda büyük bir dalgaya dönüşüp sosyal medya kullanıcılarının yüzlerine çarptı. Yıllardır bizlerin maruz kaldığı cinsiyetçi ifadelerin erkeklere uyarlanmış hali kolektif hafızamızdan patır patır dökülmeye başlayınca erkek dünyasının hiç de münferit olmadığı bir kez daha görüldü. Kadınların erkek egemen toplum yapısı içerisinde maruz kaldıklarını ters yüz eden bir çeşit tersine dünya durumu yaşandı.
Ne güzel keşke bu bilinç yükselmesi hep yaşansa. Herkes katılsa bu empati hareketine ve bütün ezberler, kodlanmışlıklar ters yüz edilebilse diyor insan. Anlamaya çalışsak, sorgulamaya başlasak diyor insan. Bir kullanıcı mesela “Kürtler için de yapsak” bunu dedi. Fakat çok geçmeden pişmanlık belirtti, acaba birilerinin başı yanar mı diye.
Bir tweet atmanın hayatlarda yaratabileceği altüstlüğün hesabı gelirken akıllara öte tarafta Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM’in “erkekler yerini bilsin” dalgasını önce kendini kaptırıp olumlamış. Yerini baştan bilememiş olmalı, çok geçmeden “değerlerimize saldırılıyor” deyip bir de “kınama” yayınlamış. Kadın cinayetlerinin tavan yaptığı bir yerde iktidar yanlısı STK’nın empati dalgasıyla empati kurması kısa sürmüş olmalı.
KADEM’in bu tavrı çoğu insanı şaşırtmamıştır diye düşünüyorum. Bugüne kadar izlediği politikalardan ve yönetimdeki Sümeyye Erdoğan Bayraktar’dan çizgisi biliniyor. KADEM adında ‘kadın ve demokrasi’ kavramları geçse de iktidarın yan kuruluşu pozisyonundayken ne kadını ne de demokrasiyi tutarlı bir şekilde temsil edebilir. Elbette STK gibi konumlandığından kadın cinayetlerini tekil olaylar olarak lanetleme özgürlüğüne sahip olabiliyor, yoksulluğu yaratan yoksullarmış gibi yaşanan trajedilere mağduriyet üstünden tepki verebiliyor. Ama o kadar. Kadın cinayetleri politiktir diyen kadın hareketi ve feminist hareketin durduğu yerden fersah fersah uzakta durmak mecburiyetinde. Cümlelerde süs olarak kullanılmak dışında kadınların hayatın her alanında karar süreçlerine katılmasının dönüştürücülüğünden uzak durmak zorundadır. Öyle ki, seçimleri Kürt siyasetçiler kazandı diye kadın siyasetçilerin yerine kayyım atanmasını alkışlamak zorundadır. İktidarın hizmetinde olması bunu gerektiriyor.
Siyasi iktidara ekonomik ve politik olarak angaje bir örgütün kadınların mücadelesini yükseltmesinden dolayı kaybedeceği çok şey var. Buna karşın feminizmin ve kadın mücadelesinin söylem üstünlüğü ve dönüştürücülüğü karşısında ezilmemesi de mümkün değil.
Büyük bütçeli, devletin bütün imkanlarının aktığı ve iktidarın politikalarının paralelinde hareket eden bir kurum olarak KADEM makul kadınlık ve aileye odaklanmaktan başka amaca sahip değil.
Değerler savunusu adı altında erkek egemenliğini savunmak, statükoyu korumak, siyasi iktidarın ve kapitalizmin yeniden üretimi için aile, çocuk ve erkeklerin sırtını sıvazlayarak yürümek, KADEM bu demek.
Tekrar bize gelirsek, kadın hareketinin, feminist hareketin mücadele ederken dünyayı tersine çevirmek gibi bir niyeti yok elbette. Bir taşı alıp başka bir yere koymak değil amacımız. Büyük insanlığın eşitlikçi ve cinsiyet özgürlükçü başka bir toplum inşa edebileceğine inanıyor; kadın cinayetlerini, kadın yoksulluğunu sonlandırmak istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Sadece protesto ettiğimiz, sadece direndiğimiz değil, yeni yaşamı inşa edeceğimiz için kavga veriyoruz. Hep birlikte mimarı olacağımız o günlerin alevi zaman zaman yüzümüze vuruyor. Ne güzel…
Kaynak: Siyasihaber
