Eskilerin deyimiyle ‘seçim sath-ı mailine girdik’. Bu seçim hepimiz için kader seçimi gibi. Gerçi bir önceki seçimden önce de deneyimli siyasetçilerin ‘köprüden önce son çıkış’ dediklerini hatırlıyorum. Çok da yanılmış sayılmazlar, o köprüden geçtik ve beş yılda geldiğimiz yer ne demokrasi ve özgürlüklerden ne ekonomi ve siyasetten yana daha iyi oldu. Şimdi hepimizin tarafı belli; daha demokratik bir ülkede yaşamak isteyenler oylarımızı Kemal Kılıçdaroğlu’na vereceğiz. Kaderini Tayyip Erdoğan’a bağlamış olanlar ise diğer tarafa. Her iki tarafın seçmenleri için de varoluşsal bir mesele bu seçimler. He iki aday da önündeki bütün düğmelere basıyor ve aklına gelen her şeyi vadediyor gibi görünüyor. Kimse vaatte diğerinden geri kalmak istemiyor.

Tabii bir de ‘seçim beyannameleri var’. Yıllardır olduğu gibi her parti iktidara gelirse neler yapacağını anlatan kapsamlı çalışmalar hazırlayıp kamuoyuyla paylaştı. Bu ‘beyannamelere’ ya da ‘bildirgelere’ bakan var mı, bilmiyorum. Uygulanacak politikalar artık bir teferruat sayılıyor. İçinde bulunduğumuz süreç bir nevi dünyalar savaşı. Önemli olan da Cumhurbaşkanlığı makamında kimin oturacağı.

Eskiden seçimler ve vaatler biraz daha anlamlı oluyordu ki gazeteler bu seçim bildirgelerini haber yapar, karşılaştırır, yorumlardı. Ben de kimsenin pek umurunda olmasa da işimi yapmış olmak için ‘kültür sanat’ bölümlerini gözden geçirir, ekseriyetle ‘aynı tas aynı hamam’ tadında yazılar yazardım. Bu alışkanlıkla bir kez daha siyasi partilerin seçim bildirgelerine baktım.

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…