“İki insan arasındaki bağın en önemli görevi şudur: İkisi de birbirinin yalnızlığının başında nöbet tutmalıdır.”

Lübnan asıllı Amerikalı şair, filozof ve ressam Halil Cibran, okurlarına uzun süren ilişkilere dair şimdiye kadar verilmiş en iyi tavsiyeyi sunar: “Birbirinizi sevin ancak aşkın üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın. Ruhlarınızın kıyıları arasında gidip gelen bir deniz olsun aşk.”

Yakın ilişkiler ve özgürlük arayışımız birçok ikilemi beraberinde getirir. Bu arayış bizi birlikteliğe sürükler, aynı zamanda eğer ustaca yönetilmezse bizi kendinden iten ve kalbimizi kırmaya varan ilişkilere maruz kalırız. Bu acımasız çekim altında yakınlık arayan kişinin diğerine alan tanıması çok büyük bir güç gerektirir. Ancak bu zorluk belki de ilişkiyi tekrar tekrar kurtaran şeyin ta kendisidir.

Cibran’dan yirmi yıl önce, yirminci yüzyılın başlarında insan kalbinin iniş çıkışları üzerine düşünmüş bir başka önemli isim vardı. Sanat alanında birçok iz bırakan Alman dışavurumcu ressam Paula Modersohn-Becker’e yazdığı bir mektupta Rainer Maria Rilke (1875-1926) ilişkinin uzun ömürlü olması ve özgürlük ile birlikteliğin yönetimini doğru yapmak için gerekli şeyleri açıkladı. Bu mektup Rilke’nin şiir ve düzyazı antolojisi Rilke on Love and Other Difficulties: Translations and Considerations’da yer alıyor:

“İki insan arasındaki bağın en önemli görevi şudur: İkisi de birbirinin yalnızlığının başında nöbet tutmalıdır. Çünkü eğer ilgisizlik ve insanların yalnızlığın varlığını kabul etmemesi, ilişkinin doğasında bulunuyorsa o zaman sevgi ve dostluk, yalnızlığa vesile olur. Ve yalnızca gerçek bağlar o derin yalnızlığa bir son verebilir.”

Esther Perel çığır açan kitabında ilişki ikilemini şöyle açıklar: “Aşk iki sütun üzerinde durur: Teslimiyet ve bağımsızlık. Çünkü birlikte olma ihtiyacı ayrı olma ihtiyacımızın yanında yer alır.” Bundan bir asır önce Rilke bu konular üzerinde durdu:

“İyi bir evlilikte kişi, partnerini yalnızlığının koruyucusu olarak atar, ona kendine olan güvenini ve gücünü gösterir. İki insan arasında herhangi bir birliktelikten söz edilemez, yine de bu mümkün olunca her ikisinin de özgürlüğünü ve gelişimini çalan, karşılıklı yapılan kısıtlayıcı bir anlaşmadır. Ancak birbiriyle çok yakın iki insanın arasında bile sonsuz uzaklıklar olduğu gerçeği kabul edilirse ikili birlikte gelişir. Aralarındaki mesafeye rağmen birbirlerini sevmede başarılı olurlar. Bu yüzden reddetmek ve seçimin içeriğini bu belirlemelidir: İlişki içerisindeki kişi, partnerinin yalnızlığının başında nöbet tutup tutmayacağı ve karşıdakinin buna izin verip vermeyeceği. Bu yalnızca zifiri karanlıkta atılan adımlarla öğrenilebilecek bir şey.”

                                         Rilke ve eşi Clara Westhoff

Yazının devamını buradan okuyabilirsiniz.

Kaynak: OGGİTO      (Çeviren: Aslı İdil Kaynar)

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…