Dr. Sinan Araman iktidarın rant odaklı konut politikasını, güvenli ve nitelikli olmayan konutları, sermaye-yapılaşma ve iktidar politikaları arasındaki ilişkiye dair sorularımızı yanıtladı.

 

Türkiye’de yapılaşma ve konut politikalarındaki problemler 10 ilde büyük yıkımlara sebep olan depremle beraber kendini bir kez daha gösterdi. Depremin ardından göç alan kentlerde ev kiraları yükseliyor, riskli bölgelerde yaşayan yurttaşlar kendi güvenliklerini tekrar sorgulayarak olası bir depreme karşı çözümler aramaya çalışıyor. Depremde denetimsiz ve rant odaklı bir yapılaşmanın ağır sonuçlarıyla karşı karşıya kalınırken tekrardan deprem bölgesinde bilimden uzak bir şekilde ormanlık alanlar ve tarım arazileri yapılaşmaya, ranta açılıyor. Türkiye’de konut politikaları üzerine çalışan Dr. Sinan Araman iktidarın rant odaklı konut politikasını, güvenli ve nitelikli olmayan konutları, sermaye-yapılaşma ve iktidar politikaları arasındaki ilişkiye dair sorularımızı yanıtladı.

“SOSYAL KONUT POLİTİKASI YOK”

Öncelikle nitelikli barınma hakkı nedir? Konutlar insanların ihtiyaçlarına uygun bir anlayışla nasıl inşa edilmeli? Şu an nasıl bir yapılaşma politikası izleniyor?

Barınma hakkı temel insan haklarından bir tanesidir. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde de ülkelerin anayasalarında da geçen bir haktır bu. Başta dar gelirliler, yoksullar ve göçmenler olmak üzere tüm vatandaşların konut hakkının en sağlıklı biçimde karşılanması devletlerin sosyal yükümlülüklerinden bir tanesidir. Devletler bunu yerel yönetimlerle beraber gerçekleştirirler.

Yüksek deprem riski ve zorunlu kentsel dönüşüme rağmen sosyal konut politikası yok Türkiye’de! AKP iktidarı ile birlikte konuta tamamen bir yatırım aracı olarak bakıldı ve bunda ısrar etmekteler. Konut sadece bir kazanç sağlama aracı olarak düşünülüyor. Türkiye gibi neredeyse tüm coğrafyası deprem riski altında olan bir ülkede konut politikasının toplumun üstüne bir enkaz gibi çökmesi bu politikaların kaçınılmaz bir sonucudur!

Tamamen inşaat sektörünün kâr ve rant ‘ihtiyacını’ karşılayan bir politika yürütüldü ve yürütülüyor. Yapılan işler hiçbir biçimde toplumun sağlıklı barınma ihtiyacını karşılamaya yönelik değil, kâr ve kazanç odaklı süreçtir. İnşaat sektörü ve emlak piyasası AKP’nin temel dayanağına dönüştürüldü. Tabiri caizse AKP müteahhitlere, müteahhitler AKP’ye çalışıyor. Dünyada Çin’den sonra müteahhit sayısı en fazla olan 2. ülkeyiz. Avrupa Birliği toplamından daha fazla müteahhidi olan bir ülkeye dönüştük, tam bir müteahhitler cumhuriyeti.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM YILLARCA İSTİSMAR EDİLDİ”

Deprem gerçeğine rağmen kentsel dönüşümün yıllarca istismar edildiği, şehirlerin betona gömüldüğü -bunu yer yer kendileri de itiraf ediyorlar- bir ülkede devletin kendisinin de yarattığı böyle bir facia ortamında hiçbir önlem alınmadı. Çünkü bunun üzerinden örülmüş çıkar ağları, rant ve sermaye birikimi, kazanç sağlama güdüsü, tıkanmış ekonominin çarklarını bu şekilde ayakta tutma isteği bizi bu sonuca getirdi.

Güya ‘depreme dayanıklı’ binalar inşa edildi ama yıkılan binaların yarıya yakını -hatta neredeyse yarısı- yeni yapılmış binalar. Yapı denetim şirketlerinin ranta alet olduğunu, göstermelik raporlar hazırlandığını, zemine uygun binalar yapılmadığını, yapılaşmanın nasıl plansız ve denetimsiz olduğunu hep beraber gördük. Zaten içinde nefes alamadığımız, rahatça yaşayamadığımız evler üzerimize yıkıldı. Yeniden yapılacak yapıların da bunlardan ders çıkarmadan, yangından mal kaçırırcasına inşasına başlanması bunun ne kadar insafsız, akla ve bilime aykırı olduğunu gösteriyor. Aslında üzerimize çöken AKP’nin dini imanı para olan politikalarıdır!

Sinan Araman (Fotoğraf: Kişisel arşiv)

  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…