Hamburg Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Arzu Yılmaz: Saldırılara karşı durmak; çok sesliliğe, demokratik değerlere ve kültüre sahip çıkmak demektir.
Zaho’da sivillere yönelik katliamın yankısı sürüyor. Siyaset Bilimci Dr. Arzu Yılmaz, katliamla birlikte Irak’ta Türkiye-İran ilişkilerine işaret ederek, “Geldiğimiz aşamada ve özellikle Irak ölçeğinde bu olayın Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracağını öngörebiliriz” dedi.
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKYB) bulunan Zaxo (Zaho) ilçesinde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından gerçekleştiği belirtilen havan topu atışında aralarında çocukların da bulunduğu 9 kişinin yaşamının yitirmesinin yankıları sürüyor. Irak eski Dışişleri Bakanı ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Politbüro üyesi Hoşyar Zebari, Zaho’da sivillerin ölümü ile sonuçlanan saldırıya ilişkin Twitter hesabından bir açıklama yaptı. Rudaw’ın geçtiği habere göre, Zebari, şu ifadeleri kullandı: “Zaho’da sivil bir turizm beldesinin hedef alınması konusunda Türk yetkililerin anlamadığı şey, masum şehitlerin tamamının yaz tatili için Irak’ın güney kesimlerinden gelen Iraklı Araplar olduğu ve 155 mm’lik toplarla gerçekleştirilen bombardımanın belki de Türkiye içinden yapıldığıdır!” Hoşyar Zebari, konunun aydınlatılması için Irak, Kürdistan Bölgesi ve Türkiye tarafından ortak bir soruşturma komitesi oluşturulması önerisinde bulundu.
TÜRKİYE’NİN ASKERİ OPERASYONLARINA KARŞI TEPKİYİ TETİKLER
Gazetemiz Evrensel’e konuşan Hamburg Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Arzu Yılmaz operasyonlarda ilk kez sivil ölümlerin gerçekleşmediğini belirterek, Türkiye’nin de ilk kez sivil yerleşim alanlarını hedeflemediğini söyledi. Yapılan açıklamalar ve tepkilerin yeni bir duruma işaret ettiğini anlatan Yılmaz, bunun da olası Suriye’nin kuzeydoğusuna yönelik askeri sınır ötesi operasyon olduğunu ve tüm aktörlerin bu operasyona karşı olduğunu da hatırlattı. Sivillerin yaşamına neden olan durumun Türkiye’nin askeri operasyonlarına dair genel bir tepkinin oluşmasını tetiklediğini belirten Yılmaz, “Burada ölenlerin sadece sivil olması yanında Arap turistler olması da tepkilerin mahiyetini belirleyen bir faktör” dedi. “Türkiye’nin yaptığı resmi açıklamalar ise bana Roboskî’den çok Rus uçağının düşürülmesi olayını hatırlattı” diyen Yılmaz, “Malum orda da ‘emri kim verdi’ sorusu çok tartışıldı. Sonuçta o zaman hava sahası için geçerli olan angajman kurallarını halihazırda devam eden kara savaşı bağlamında da geçerli sayabiliriz. Yani o bölgede bir savaş var ve o tankın başındaki pekala o anda karar vermiş olabilir. Burada da ya bir istihbarat hatası var, yani PKK’li zannedip vurdular. Ya da tıpkı Rus uçağının düşürülmesi konusunda hâlâ açıklığa kavuşturulamayan bir ‘kasıt’. Bunu şimdiden bilemeyiz. Belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz” dedi. Yılmaz, Zaho’daki katliamın Türkiye’nin bölgedeki askeri operasyonlarına karşı oluşan tepki dalgasını hızlandıran bir etkiye sahip olduğunu söyledi. İran tarafından da bölgeye benzer operasyonların son iki yılda özellikle arka arkaya yapıldığını anlatan Yılmaz, “Geldiğimiz aşamada ve özellikle Irak ölçeğinde bu olayın Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracağını öngörebiliriz. Yani Irak’ta özellikle son dönemde Türkiye- İran arasında oluşan çatışmalı denge durumu açısından söylüyorum” dedi.
KATLİAMA DEĞİL, BARO’YA İNCELEME BAŞLATILDI
ZAHO’daki katliama tepki gösteren Diyarbakır Barosu, iktidara yakın çevrelerce hedef gösterilmesinin ardından Cumhuriyet Başsavcılığınca Baro hakkında inceleme başlatıldı. Diyarbakır Barosu hedef gösterilmesi üzerine yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Diyarbakır Barosu kurulduğu günden bugüne hukukun üstünlüğünü savunmuş, insan hakları ve adalet mücadelesiyle uluslararası hukuk camiası ve toplum nezdinde saygın bir yer edinmiştir. Diyarbakır Barosu, bu tehdit diline boyun eğmediği gibi; hak, hukuk ve adalet mücadelesini her türlü bedeli ödemeyi göze alarak sürdürmeye de devam edecektir. Gücünü bu kentin kültürel ve siyasal dokusundan alan Diyarbakır Barosu, her türlü hukuksuzluğa ve kimden gelirse gelsin bütün hak ihlaline karşı durmaya, insan haklarına dayalı demokratik bir toplum düzeninin inşası için mücadele etmeye ve tabi ki her koşulda savaşa, çatışmaya ve şiddete karşı barışı savunmaya devam edecektir.”
BÖLGE BAROLARINDAN DAYANIŞMA MESAJI
Bölge’de bulunan Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van Barosu Diyarbakır Barosu için destek açıklaması yaptı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Diyarbakır Barosu’na yönelik son saldırılar; maalesef toplumu tek sesli bir topluma dönüştürme amaçlı, demokratik değerleri ve kültürü reddeden saldırılardır. Bu saldırılara karşı durmak; çok sesliliğe, demokratik değerlere ve kültüre sahip çıkmak demektir. Bu süreçte Diyarbakır Barosu’yla dayanışma içerisinde olduğumuzu ve Diyarbakır Barosu’nun yalnız olmadığını vurgulamak isteriz.”
Kaynak: EVRENSEL – Şerif KARATAŞ
Zaxo katliamı ve gösterdikleri – Ender İmrek
Erdoğan yönetiminin yirmi yılı aşkın süredir devam eden baskıcı iktidarı giderek çatırdarken ayakta kalma çabalarının tahribatları da ağır oluyor. Tek adam yönetimi henüz güçlü bir halk hareketi, kitlesel işçi ve emekçi protestoları ile karşılaşmasa da için için büyüyen tepki giderek iktidarın altını boşaltmış bulunuyor. Bunun farkında olan MHP destekli tek adam yönetimi ise ayakta kalmanın, ömrünü uzatmanın çaresizliğiyle yol yöntem bulma çabasında. Bu arayışlarının başında ise yine din ve milliyetçiliği kullanarak eski oy verenleri yeniden kazanmak geliyor.
Özellikle “terör sorunu” olarak lanse ettiği Kürt sorunu iktidarın içeride ve dışarıda sarıldığı can simidi oldu. Bir dönem, Kürt sorununu çözmek için kolları sıvadığını söyleyen ve Öcalan ile İmralı’da masaya oturan, Kandil’deki PKK yönetimi ile heyetler üzerinden görüşmeler yapan, çatışmaların durduğu, kanın akmadığı, anaların ağlamadığı dönemin mimarı olmakla övünen Erdoğan şimdilerde içeride ve dışarıda şiddet yolu ile Kürt sorununu “terör” sorunu olarak meşrulaştırma ve pirim toplama çabasında.
6’lı muhalefet bu tuzağı deşifre edip ortaya demokratik bir programla çıkamayınca AKP bu alanda hoyratça at koşturmaya devem edecek gibi görünüyor. Ancak bu çabalar içeride ve dışarıda tahrip edici acı dolu bir süreç yaratıyor. Zaxo’da yaşananı da bu yanlış politikaların bir sonucu olarak değerlendirmek gerek.
Bilindiği gibi 20 Temmuz günü Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içinde yer alan Zaxo’nun Perex köyünün turistik bir bölgesinde vahşi bir katliam gerçekleşti. Obüs toplarıyla vurulan bölgede çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 9 kişi yaşamını yitirdi. Ölenlerin arasında 1 yaşında bir çocuk da var. 20’den fazla yaralı tedavi görüyor. Sınır ötesinde konumlanmış TSK karakollarının ve KBY güvenlik güçlerinin bulunduğu bölgeden gündüz gözüyle işlenen katliam büyük bir infiale neden oldu. Irak halkı bir anda ayağa kalktı. Irak’taki Musul ve Necef gibi şehirlerde Türkiye Vize Büroları basıldı. Öfkeli, kalabalık Erdoğan yönetimini protesto etti.
Katliamın ilk saatlerinde bir açıklama yapan Irak Dışişleri Bakanı Türkiye’yi sorumlu olarak gösterdi ve Erdoğan yönetimini kınadı. Bağdat Hükümeti sert bir tepki gösteri. Türkiye Büyükelçisi geri çağrıldı, 1 günlük yas ilan edildi. Şii Sadr hareketinin lideri Irak Türkiye ilişkilerinin kesilmesini istedi. Hava ulaşımı ve kara yolu kapılarının kapatılması çağrı yaptı. Erbil Yönetimi, KDP ve YNK temsilcileri, Rojava yönetimi tepki gösterdi. Arap Birliği, Mısır, Tahran, ABD ve dünyanın birçok yerindeki insan hakları örgütünden, CPT’den tepkiler yağdı. Erdoğan yönetiminin devam etmekte olan sınır ötesindeki operasyonlarına son vermesi isteniyor.
Ancak hemen her konuda aksatmadan kameraların önüne çıkan AKP kurmayları sus pus durumda. Yandaş basın Roboskî katliamında olduğu gibi iktidarın ağzına bakıyor. Ne TSK ne Hükümet bir açıklama yaptı. CHP’den ve 6’lı Millet İttifakından ortak güçlü bir tepki gelmedi. Bir televizyon programına çıkan Çavuşoğlu ise “TSK’dan aldığımız bilgiye göre sivillere saldırı olmadı” açıklamasında bulundu. Erdoğan’dan AKP yönetiminden bir açıklama gelmedi.
CHP’li eski hariciyeci Çeviköz ise iç burkan bir açıklamada bulundu. Sivas katliamı döneminde Tansu Çiller’in yaptığı açıklamayı hatırlattı. Dönemin başbakanı Tansu Çiller 35 kişinin yanarak can verdiği Madımak katliamından sonra “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demişti. CHP’li Çeviköz de Dışişlerine geçmiş olsun dileğinde bulundu. “Irak’ta yaşanmakta olan durum ile ilgili olarak Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’na geçmiş olsun dileklerimizi ilettik…” Çok şükür Türkiye’nin Irak konsolosluğu salimdi! Ne katliamdan ne ölenlerden söz etti ne de nedenlerinden.
HDP, Zaxo’da gerçekleşeni Roboskî katliamını benzetti. “Tarihe ikinci Roboskî katliamı olarak geçecek olan bu katliamdan iktidar siyasi ve hukuki olarak sorumludur” denildi. Emek Partisi ve Türkiye’nin barış ve demokrasi güçleri tepkilerini dile getirdiler. Katliama tepki yağmaya devam ediyor. Ancak Erdoğan yönetimi üzerine yönelmiş tepkilere bir yanıt vermiş değil. Çavuşoğlu’nun açıklamasına gelince, aslında Çavuşoğlu bu saldırının TSK tarafından yapılmadığını söylemiyor. “Sivillere yönelik bir saldırı olmamıştır” diyerek ileride yapabilecekleri açıklamalara alan bırakmış oluyor. Ancak Irak Hükümetinin, katliamın gerçekleştiği turistik bölgeye gönderdiği heyetin ilk incelemelerin sonuçları katliamın obüs toplarıyla gerçekleştirdiğini tespit ettiklerini açıkladılar ve fail olarak TSK’yı işaret ettiler. Özür dilemesini ve tazminat ödemesini istediler. Katliam, BM’nin gündemine götürülecek.
Erdoğan yönetimi henüz kabul etmiş olmasa da Zaxo katliamı telaş içindeki AKP yönetimin ülkeyi felaketlere sürüklemekten çekinmeyeceğini gösteriyor.
Kaynak: EVRENSEL
