‘İklim kırımı’ genellikle insan faaliyetinin neden olduğu ekosistem tahribatını veya yok oluşunu ifade ediyor.

Rusya, Ukrayna, Gürcistan gibi birkaç ülke, kavramı yasalaştırsa da ‘iklim kırımı’Birleşmiş Milletler tarafından uluslararası düzeyde cezalandırılabilir bir suç olarak kabul edilmiyor.

Ankara’da düzenlenen Eko İklim Zirvesi’nin beşinci oturumunda konuşan Sağkan, Türkiye’nin Avrupa’nın plastik çöplerinin toplandığı bir merkez haline geldiğinin uzun süredir konuşulduğunu hatırlatarak başladı.

Fotoğraf: Kuzey Ormanları Savunması

Kısa, orta ve uzun vadede iklim programının bulunmadığını belirten birlik başkanı şunları söyledi: “Geri dönüşüm merkezi olmayan bir ortamda, plastik çöplerin toprağa, havaya ve suya karışmasının kamu sağlığına nasıl etkileri olacağına ilişkin hiçbir bilimsel çalışmamız yok.”

Savcılara plastik atıkları soruşturma çağrısı

Sağkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ülkenin cumhuriyet savcılarının harekete geçerek, yapılan bu işlemin toplum sağlığına nasıl zararlar verdiğini tespit etmesi, bilimsel raporlar alması, etkin ve şeffaf bir soruşturma süreci yürütüp kamuoyunu bilgilendirmesi gerekirken, maalesef ki bunlar yapılmadığı için bizler sadece sosyal medya mecralarından gelişmeleri öğrenmek ve takip etmek durumunda kalıyoruz.”

Sağkan, öte yandan yasal mevzuatımızın bu tür krizleri ne kadar engelleyebildiğini de konuşmak gerektiğini söyledi.

TBB başkanı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını düzenleyen Anayasa’nın 56’ncı maddesinin hem devlete hem de vatandaşlara yönelik yükümlülük getirdiğini vurgulayarak Türkiye’nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Paris İklim Anlaşması’na taraf olduğunu hatırlattı.

Sağkan, şunları dedi: “Bizler sadece bu sözleşmeleri imzalamakla kaldık. Bu sözleşmeler üzerine Türkiye Cumhuriyeti, iklim politikasını oluşturmadığı gibi yasal mevzuatımızda da buna ilişkin çalışmalar yapılmadı.”

‘İklim kırımının Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne konu olması tartışılıyor’

‘İnsan haklarının artık devletlerin insiyatifine bırakılmadığını, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi denetleme mekanizmalarının kurulduğunu’ belirten TBB Başkanı, şunları söyledi:

“Maalesef ki iklim kırımlarının veya çevreye verilen zararların cezai yaptırım boyutları ülkelerin kendi inisiyatiflerine bırakılmış durumda. Ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin bileşenlerinin artık iklim kırımının da aynı savaş suçları gibi, soykırım suçları gibi Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin konusu olması gerektiğine ilişkin yoğun bir tartışma içinde olduklarını görüyoruz. Aynı şekilde Türkiye’de de iklim kırımının ayrı bir yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekliliği zorunluluğuyla karşı karşıyayız.”

Sağkan, çevreye verilen zararların Türk Ceza Kanunu 181’nci ve 182’nci maddelerinde düzenlendiğini, bu cezaların yeterli caydırıcılıkta olmadığını söyleyerek iklim kırımı gibi suçlarınsa ayrıca çok daha ağır yaptırımları getirecek şekilde idarenin de eylemlerini denetleyecek bir mekanizma olarak hayata geçmek zorunda olduğunun altını çizdi.

Sağkan, Türkiye Barolar Birliği’nin barolarla birlikte hukuki sürecini takip ettiği çevre davalarından da örnekler verdi.

Kaynak: DİKEN
  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…