COVID-19 salgını Türkiye’de ikinci yılını tamamlamak üzere. Bu iki yılı salgın eğrisini inceleyerek değerlendireceğiz. Eylül ayında da paylaşıldığı gibi, salgın eğrisi, salgınların kaynağının tanımlanabilmesi ve seyrinin izlenebilmesi için önemli bir araçtır. Bu eğri, her gün için yeni tanı konan hastaların sayısının grafikte gösterilmesiyle hazırlanır. Kullanılması, özellikle, günümüzdeki gibi uzun süreli salgınların nasıl seyrettiğini izleyebilmeyi, hızlı ve doğru değerlendirmeler yapabilmeyi sağlar. Söz konusu yararın sağlanabilmesi için salgın eğrisinin doğru bilgileri/verileri kullanarak hazırlanmış olması bir zorunluluktur.
Türkiye’de SARS-CoV-2’nin neden olduğu ilk COVID-19 hastasının varlığı, 11 Mart 2020 tarihinde Sağlık Bakanı Koca tarafından resmi olarak ilan edilmişti. O tarihten günümüze kadar geçen sürede pek çok defa, hem cumhurbaşkanı hem de sağlık bakanı tarafından, alınan önlemler sonucunda salgının kontrol altına alınmış olduğunun duyurulduğuna tanık olduk. Peki, bu açıklamalar gerçeği yansıtıyor mu? Bunu bilimsel bilgiler kapsamında inceleyelim.
Herhangi bir salgının kontrol altına alındığının göstergesi, hastalığın (enfeksiyonun) etkeninin en uzun kuluçka süresi olan zaman dilimi içinde, yeni hasta sayısının duyarlı nüfusun (hastalığı henüz geçirmemiş ve aşı olmamış) yüz binde 10’u düzeyinin altına düşmesi olarak kabul edilmektedir. Bu tanım kapsamında, sağlık bakanlığı tarafından günümüze kadarki dönem içinde kamuoyuna resmi olarak açıklanan yeni hasta, iyileşenler, ölümler ve aşılananların sayısı ile TÜİK tarafından açıklanan Türkiye nüfusu dikkate alınarak yaptığımız hesaplamalar; Türkiye’de COVID-19 salgınının en başından beri kontrol altına alınmamış/alınamamış olduğunu ortaya koymaktadır. Resmi açıklamaların aksine, Türkiye’de COVID-19 salgını ilk günden itibaren kontrol dışında seyretmiş ve günümüze kadar da en büyüğü sonuncusu olmak üzere, beş defa alevlenme (yeni hasta sayısında önceki günlere göre devam eden artış)gerçekleşmiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın web sayfasındaki resmi verilerden, Mart 2022 tarihine kadar 14 milyon 89 bin 456 kişiye, bazıları birden fazla kez olmak üzere, COVID-19 hastalık tanısı konduğu, 94 bin 445 kişinin de bu hastalık nedeniyle yaşamını kaybettiği izlenmektedir. Bakan Koca’nın bizzat kişisel Twitter hesabından yaptığı günlük yeni hasta ve ölüm sayısı paylaşımlarıyla,17 Haziran 2020 tarihinde yine kendisi tarafından, Bilim Kurulu adına gerçekleştirilen basın açıklamasında, son bir aylık aynı döneme ait hasta ve ölüm sayılarını topluca kamuoyuna sunduğu zamanki veriler arasındaki farklılığın yüz kızartıcı büyüklükte olduğu kamuoyu tarafından bilinmektedir. “Hata-yanlış” fark edildiği halde, Bakan Koca kamuoyundan özür dilememiştir. Bununla birlikte, yaşananların ahlaki boyutu, hem sağlık bakanı hem de Bakanlık teşkilatının o tarihten itibaren benzer bir duruma neden olacak tutumdan kaçınmış olacağını ve değerlendirmelerimizi “gerçek/doğru/hatasız” verilerle yapmakta olduğumuzu kabul etmemizi gerektiriyor. Tabii ki böyle bir durum, saptadığımız sorunların boyutunun daha da büyük olabileceği olasılığını saklı tutmamızı gerektiriyor.
Türkiye’nin salgın eğrisi incelendiğinde, görülen beş alevlenmeden ilkinin; Mart 2020’nin ikinci yarısında başlayıp Mayıs 2020’nin ilk haftasına kadar devam ettiği, ikincisinin Kasım 2020’nin ortalarında başlayıp Ocak 2021’in ikinci haftasına kadar devam ettiği, üçüncüsünün Şubat 2021’in son haftasında başlayıp Mayıs 2021’in ortalarına kadar devam ettiği, dördüncüsünün ise yaz mevsiminin neredeyse tam da ortasında, Temmuz 2021’in üçüncü haftasında başlayıp, Aralık 2021’in üçüncü haftasına kadar devam ettiği izlenmektedir.
Beşinci ya da günümüze kadarki son alevlenme, Aralık 2021’in son günlerinde başladı ve halen devam ediyor. Bugüne kadar yaşananların en büyüğü olarak tanımlanabilecek bu alevlenme döneminde, maalesef bazı olumsuz ilklere de tanıklık ettik. Örneğin, 4 Şubat 2022’de açıklanan 111 bin 157 yeni hasta sayısı ile Türkiye’de hem beşinci alevlenme hem de COVID-19 salgını tepe noktasına (bir günde tanısı konan en fazla yeni hasta sayısı) ulaştı. Beşinci alevlenmede, COVID-19 nedeniyle yaşanan ölümlerde tepe noktası da 309 ölümle, 15 Şubat 2022 tarihinde gerçekleşti. Bakanlık tarafından açıklanan resmi veriler üzerinden yapılan hesaplamada, 28 Şubat 2022 tarihi itibarıyla, Türkiye’de son bir hafta içinde günlük ortalama tanı konan yeni hasta sayısının71 bin 421, günlük ortalama ölen kişi sayısının da 246 olduğu hesaplanmıştır. Oysa, bir yıl önce, 28 Şubat 2021 tarihinde, son bir hafta içinde günlük ortalama tanı konan yeni hasta sayısı 9 bin 24, günlük ortalama ölen kişi sayısı da yalnızca 73 kişiydi. Günümüzde, günlük ortalama yeni hasta sayısı, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre 7,9 kat, günlük ortalama ölüm sayısı ise 3,4 kat artmıştır. Özetle, aşısı olan, bulaşma yolları ve bulaşıcılığı ile ilgili hemen tüm bilimsel bilgileri bulunan, okullarda, toplu taşım araçlarında, fabrikalarda, hastanelerde, madenlerde vb. ortak yaşam alanlarında alınması gereken önlemlerin neler olduğu bilinen ve bunları hayata geçirmek için kamusal olanakların da yeterli olduğu, önlenebilir bir hastalık nedeniyle, Türkiye’de yaşanmakta olan söz konusu bu tablo, bütünüyle iktidarın bir tercihidir.
Salgının ilk gününden itibaren, iktidar tarafından yapılan uygulama ve açıklamalar ile topluma yaşatılanlar ve günümüze kadar alınmamış olan önlemler, üç doz aşı yapılması gereken nüfusun bugüne kadar yalnızca %34’ünün aşılanmış olması ve bir avuç aşı karşıtına gösterilen tolerans dikkat çekicidir. Bu durumda, iktidarın salgındaki halini; motoru bozuk, yakıtı bitmek üzere olan, yetkin mürettebatı olmayan, kullanım süresini yıllar öncesinde tamamlamış bir geminin bilerek ve isteyerek Karadeniz’e açılmış kaptanına, biz yurttaşları da bir biçimde rıza gösterip bu gemiye binmiş yolculara benzetebiliriz.
Kaynak: Karınca