Yaklaşık iki ay önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Türkiye ekonomisi için, “Başkaları kıskanacak ve çatlayacak, öyle bir atağa kalkıp sıçrayıp büyüyeceğiz ki Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve her şeye burnunu sokan ABD çatlayacak patlayacak, hazır mısınız buna?” demişti. İşte o gün geldi, biz hazırız, yarın 2021 yılı 2’nci çeyreği büyüme verileri açıklanacak ve‘%20 düzeyinde büyüdüğümüz’ söylenecek. Peki, gerçekten birileri çatlayıp patlayacak mı?

İlk olarak TÜİK’in, 2008 ve 2016’daki şüpheli güncellemeleriyle enflasyon ve işsizlikteki vukuatlarına rağmen, GSYH büyüme verilerini doğru hesapladığını varsayacağız. Büyüme verileri mevsimsellik hatasına düşmemek için önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslanır. Geçtiğimiz yıl yüzde 9,9 oranında küçülmüştük, sonra bu oranı yüzde 10,3 küçülme olarak güncellemiştik. Haliyle bu yıl yüzde 11,5 kadar büyüdüğümüzde matematiksel olarak aynı yere ancak gelmiş oluyoruz. Yani yüzde 11,5 büyürsek, ancak 2019’daki GSYH’ye ulaşıyoruz

Tabii geride kalan iki yılda nüfusun arttığını, bir de sığınmacılar meselemizin olduğunu belirtmek gerek. Hadi sayıları belirsiz sığınmacıları bir kenara bırakalım; İki yılda kabaca birikimli yüzde 3 kadar nüfus artışı olduğunu yani, kişi başına düşen milli geliri koruyabilmek için yüzde 14 civarında büyümemiz gerektiğini belirtelim.

Fakat mevzu burada da bitmiyor; her ülkenin potansiyel büyüme hızı farklıdır, büyüdükçe ülke doygunluğa ulaşır ve potansiyeli azalır. Mesela pandemi gibi bir durum yaşanmadıkça ABD gibi bir ülkenin yüzde 5 büyüyemeyeceğini bilirsiniz, hatta Çin dahi artık yüzde 10 büyüyemez. Türkiye’nin potansiyel büyüme oranı 2001’de yaklaşık yüzde 5 idi, 2011’de yüzde 4’e düştü, bugünlerde yüzde 3. Yani arabayı sağa sola çarpmasanız bile yüzde 3 büyürsünüz. ABD’de potansiyel büyüme ancak yüzde 2’dir, Avrupa’da yüzde 1 ve Japonya’da yüzde 0; kimi ekonomist bu tahminleri bile fazla iyimser bulabilir.

Daimi durgunluk (secular stagnation) diye iktisatta yer verdiğimiz ve gelişmiş ülkelerin uzun süredir içine düşmemek için uğraştıkları böyle bir korkulu rüya var. İtalya da uzun zamandır işte bu hastalığın eşindeydi. Bugün açıklandı, Süleyman Soylu’nun ‘çatlayıp patlayacak’ dediği İtalya yüzde 17,3 büyümüş, Fransa ise yüzde 18,7. Ama asıl sürprizi Britanya yaptı; geçtiğimiz yıl yüzde 21,4 küçülünce, bu yıl yüzde 22,2 büyüdü.

Özetle, Soylu’nun bilgi ve yetki alanına girmese bile kıvrak bir siyasetçi alışkanlığıyla allayıp pullayıp pazarladığı büyümenin esas hikâyesi bu. Tabii çok şaşırmadık, benim en son lise yıllarında yaptığımı sandığım omuz atma eylemini üzerinde gerçekleştirdiği eski Hazine ve Maliye bakanı Berat Albayrak da bir benzerini yapmıştı. Geçtiğimiz yıl ABD yüzde 9,1 küçülmüş, ancak Albayrak bunu yüzde 31,7 olarak duyurmuştu. Haksız sayılmazdı, çünkü ABD diğer ülkelerden ayrı olarak çeyreklik büyümeyi yıllıklandırıyor. Mevzu şu ki Albayrak, ABD’yi böyle ifade ederken Türkiye’yi geleneksel usulde söylemiş, ekonomiden çok iyi anladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a başarı hikayesini gururla anlatıvermişti. Neydi o hikâye; ABD yüzde 31,7, Türkiye ise sadece yüzde 9,9 küçüldü; doğrusuysa ABD’nin yüzde 9,1, Türkiye’nin yüzde 9,9 küçüldüğüydü. İktidar siyasetçisinin üslubu böyle; yalanlama, suçlama ve algı oluşturma.

Üstelik bu taktikle kitleleri hala derinden uyuttuklarını sanıyorlar. Farkında olmadıkları sosyal yardımlarla veya siyasi kutuplaştırmayla kendilerine bağladıklarını sandıkları milyonlarca seçmenle aralarındaki gönül ve çıkar bağının azaldığı.

Seçim terazisi milimetrik; yani yüzde 50 artı 1 kişi istibdadın sona ermesine yetiyor. İşte o 1 kişi benim, geriye kalandan yüzde 50 bulmak yeter. Her ne kadar genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı yarışında kaybedecekleri, İBB başkanlık seçimlerinin çok üstünde olsa da hala rehavet içindeler. Kafaya çay atma gibi ancak son 20 yılda Türkiye’ye özgü fizik kanunlarıyla açıklanabilecek hadiseler bile bunun bir göstergesi.

Benim görüşüm net; ancak şüpheci muhaliflerle iktidar kesimi bu önermemi son 20 yılın en soğuk iktisadi kışı sonrasında Nisan 2022’deki yüz yüze anketlerle sınayabilir. İşte o zaman yalanlama, suçlama, algı oluşturma, rakibi kötüleme ve şok etkisi gibi dünya için olağanüstü ama Türkiye için olağan politika araçlarının işe yaramadığını çok kişi görecek.

Dönelim yazının başlığına. Evet, yarın herkesi çatlatıp patlatacak kadar büyüyeceğiz. Ama asıl büyüyenler, uzun yıllardır olduğu gibi, ‘5’li çete’olacak. Vatandaş bir müddet daha sineye çekecek; had safhadaki işsizlik ve hayat pahalılığına rağmen tepkisini gecikmeli gösterecek. Bu esnada birileri de ‘5’li çete’ ve odaha seküler görünümlü ortakları için göğsünü siper edip, “Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla alırlar” demeye devam edecek.

Kaynak: DİKEN
  • Hakkımızda
  • Künye

 

Başka Bir Denizli… Başka Bir Ülke… Başka Bir Dünya… MÜMKÜN…