Pandemi döneminde gerçekleşen YKS ve LYS’deki sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Adnan Gümüş “Bu başarısızlıklardan resmi kurumlar sorumludur” dedi.
Pandemi döneminde gerçekleşen YKS ve LYS’deki sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Adnan Gümüş “Bu başarısızlıklardan resmi kurumlar sorumludur. Esas olarak genel politika yapıcılar sorumludur” dedi. Eğitimin bilimsel olmayan yaklaşımla ele alındığını söyleyen Gümüş, eğitim alanında ideolojik, İslamcı-dinci bir yaklaşım olduğunun altını çizdi.
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Prof. Dr. Adnan Gümüş ile eğitim sistemini, Liselere Geçiş Sınavını (LGS), Yükseköğretim Kurumları Sınavını (YKS) konuştuk. LGS ve YKS başarı oranlarının geçen yıla göre düştüğünü ifade eden Gümüş, “YKS’de ekstra süre verilmesine rağmen geçen yıla göre daha az doğru soru yanıtlanmış. Alan sınavlarında da geçen yılın altına düşülmüştür. Bu başarısızlıklardan resmi kurumlar sorumludur. Esas olarak genel politika yapıcılar sorumludur. MEB ve ilgili kurumlar ülkede bu politik yapıcılığa karar veren hükümet, Cumhurbaşkanı ve Bakanlık birinci dereceden sorumludur. Sonra okullar, öğretmenler sonra da aile ve öğrenci bunlardan sorumlu. Bu sınavdaki başarı ortalaması yüzde 50 olması lazım, bugünün ortalamasının 3 ya da 4 katına çıkmamız lazım” dedi.
ORTAOKULDAN KAYIPLA BAŞLIYORLAR
Öğrencilerin ortaokuldan yüzde 50 kayıpla başladığını söyleyen Gümüş, “Uzun aşamalı beceri başarı duyarlılık gelişimini göstermesi için gerekli şartları öğrencilere sağlayamamışız, gerekli bilgi beceri ve duyarlılıkları aktaramamışız” dedi. Şu ana kadar yapılan sınav sistemleri ve sonuçları üzerinden yeterli bir ders çıkarılmadığını anımsatan Gümüş, iller arasındaki başarı farklılıklarına dair kesin verilerin de oluşturulmadığını söyledi. Eğitim grupları arasında da çok büyük farklılıklar olduğunu ifade eden Gümüş, “Anne babasından en az birinin üniversiteli olmayan öğrencilerden yüzde 95’i ilk 10’a giremiyor. İlk yüzde 10’a girmesi açısından anne babasından birinin üniversiteli olanla olmayan arasında 8 kat farklılık var. Kesin farklılıklar için ÖSYM veri vermiyor” dedi.
OKUL TÜRÜ AYRIŞMASI LİSE BİTENE KADAR OLMAMALI
Okul türü ayrışmasının doğru olmadığını belirten Gümüş, “17 yaşına kadar temel ve zorunlu bir eğitimin olması gerekir. Genel ortaokula göre imam hatip okulu çok gerilerde kalıyorsa o zaman senin bu okulun yanlış, adaletsiz bir okul demektir. Bu okul ayrıştırmasının yanlış olduğunu gösteriyor bize. Genel eğitimde kalmasının gerekli olduğunu gösteriyor. Bu tamamen ideolojik bir şey. Her gencin genel evrensel bilgiyi alması lazım. Her okulun sosyokültürel etkinliklerini arttırabiliriz. Toplumla yaşamla ilişkilerini lise düzeyinde daha güçlü kurabiliriz. Haftalık 8-10 saat doğayla yaşamla iç içe etkinliklerin sürdürülmesi, ortam ve içeriklerin zenginleştirilmesi lazım. Okul ayrışmasının lise sona kadar olmaması lazım. Genel eğitim içinde alan ayrışmaları olabilir, çeşitlilik sağlanır” dedi
TOPLUMSAL EŞİTSİZLİK DİKKATE ALINMIYOR
Toplumsal eşitsizliği dikkate almayan bir hükümetten ve eğitim bakanından yüksek bir başarı beklenemeyeceğini söyleyen Gümüş, şöyle konuştu: “Toplumsal eşitsizlik dikkate alınacak ki aileler okullar arasındaki ayrışmaları aşabilecek yol yöntem uygulansın. Bilgi, beceri ve duyarlılık gelişimini esas almayan bir bakanlık bu başarıyı sağlayamaz. Mesela özelleşmeyi savunuyorlar. Bu bir toplumsal ayrışmadır. Bu ayrışma başarı farklılıklarının daha da artması anlamına gelir. Pandemi koşuluyla sınavlarda farklı avantajlar sağlanmaya çalışıldı. Hükümetin, MEB’in nitelikli bir eğitim ve tüm toplumsal kesimlere benzer nitelikli bir eğitim götürme idealleri yok. Bu idealleri olmayan bir bakanlıktan da bir başarı bekleyemeyiz. Ancak elit okullar olabilir”
SINAVLAR KALDIRILMALI
Gümüş, Türkiye’de sınavların biçimi, teknikleri, niceliği, niteliği, güvenilir geçerliliğinin çok tartışmalı olduğunu söyledi. LGS’ye girişlerdeki yüzde 40’lık artışa bakılırsa okutulan lisansın, lisans olmadığını ifade eden Gümüş, “Gençler bir daha yeni bir bölüme giriyor, iş bulabilmek için. Gelecek kaygısı duyuyor. Bu da başka bir problemi gösteriyor.” dedi.
Tüm sınavların kaldırılmasından yana olduğunu belirten Gümüş, “Sınav sistemi olacaksa da şu an ki sistem şeklinde değil. Yarışmanın hiçbir şekilde olmaması gerekir. Gençlerin karar verebilme, seçim yapabilme yetenekleri öldürülüyor. Bir çocukla bir çocuk arasında fark yaratamazsınız. Sadece yönelimi ölçmemiz, yeteneğini açığa çıkarmamız lazım. Bu eşitlik fikrinin içinde var” dedi.
TEK CİNS OKUL ORANLARI ARTIYOR
Karma eğitimin yıpratılmaya çalışıldığını vurgulayan Gümüş, “Tek cins okula geçiş var. Burada ideolojik bir yaklaşım var. İslamcı-dinci bir yaklaşım var. Bugün yüzde 8,5 kız okulu yüzde 5,5 erkek okulu olmak üzere yüzde 15’e yakın okullar tek cinsli okullar. Tek cins okul oranları artıyor. İstanbul’da yüzde 20’lik tek cins okul var. Bu Türkiye ortalamasının üstünde. Nerden baksak okullarımız dini konsepte uygun hale getirilmeye çalışılıyor” dedi. “Karma yapılan okullarla tek cinsli yapılan okul arasında başarı durumları incelendiğinde karma okullar daha başarılı.” diyen Gümüş şöyle devam etti: “Karma okullarda kadın öğrencilerin başarısı daha yüksek. Kız öğrenciler, matematik dışındaki tüm alt testlerde erkek öğrencilerden başarılı oldu. Mesela tek cinsli okullardan gelen erkek öğrenciler daha zor bir iletişim kuruyor. Tek cinsli okulların hiçbir bilimsel dayanağı yok. Ama ideolojik bir dayatma yapılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetleri yıllardır bütün imkanlarıyla velileri ve öğrencileri imam hatip okullarına yönlendirmek için çalışıyor. Bu okullara yapılan tüm teşvik ve sunulan onca olanağa rağmen yeterli bir sonuç alınmış değil. Çünkü çocuklarına iyi bir eğitim ve gelecek isteyenlerin buraları çok tercih etmediğini görüyoruz. Gençler muhafazakâr olamaz, sosyal bir fıtrattır bu. Milli Eğitim müfredatı gençleri ve toplumu dikkate almalı. Maalesef gençleri hiç dikkate almıyorlar. Gençlere yönelik daha uzun erimli daha nitelikli planlama yapmak gerekir.”
Kaynak: EVRENSEL-Aydın YİĞİT