Özgür Denizli

Uca: 3 Ağustos Êzidî Soykırımı Günü ilan edilmeli

Şengal katliamına ilişkin yapılacak anmalara katılım çağrısı yapan HDP’nin Êzidî Milletvekili Feleknas Uca, 3 Ağustos’un “Kadın Kırımına Karşı Mücadele Günü” ilan edilmesini istedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili Feleknas Uca, tarih boyunca 72 kez kıyımdan geçirilen Êzidî halkının, en son 3 Ağustos 2014 IŞİD çeteleri tarafından 73’üncü fermanı yaşayan ve soykırım olarak adlandırılan saldırının yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. DAİŞ saldırısı sonucu 5 ile 7 bin Êzidî kadın ve çocuğun esir alındığı, binlercesinin toplu mezarlara gömüldüğü, 450 bin kişinin ise göç ettirildiği, kadınların köle pazarlarında satıldığı katliamın dünyanın gözü önünde gerçekleştiğini kaydeden Uca, halen çetelerin elinde 3 bin Êzidî’nin olduğunu ifade etti.
‘TÜRKİYE SOYKIRIMI TANIMIYOR’
IŞİD’in Êzidîlere yönelik gerçekleştirdiği katliamı, Avrupa ve dünyadaki birçok ülkenin Êzidî Soykırımı olarak tanımladığını hatırlatan Uca, “Birleşmiş Milletler (BM) Bağımsız Araştırma Komisyonu, BM Güvenlik Konseyi’ne ‘katliamı soykırım olarak kabul edin’ çağrısında bulunmuştur. Bu katliam ayrıca uluslararası kurumların hazırladıkları raporlarda, ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kategorisine alınmıştır. Ancak ne var ki aradan geçen 6 yıllık zaman zarfında bu katliam, Türkiye’de henüz katliam olarak tanınmamıştır. Katliamın tanınmasına yönelik verdiğimiz kanun teklifi ve çağrılarımıza henüz bir yanıt alamadık. Avrupa Parlamentosu’nda (AP) tanınan bu katliama, Türkiye kör ve dilsiz kalmıştır. Üstelik Şengal katliamının yaraları sarılmadan, Şengal köyleri tekrar bombalanmış, Afrin işgali sırasında ibadethaneler tahrip edilmiş köylerimiz Türkiye tarafından bombalanmış, yine binlerce Êzidî topraklarından edilmiştir. Böylece Afrin’in demografik yapısı da değiştirilmiştir. Bir bölgenin demografik yapısının değiştirilmesi savaş suçu sayılmaktadır. İnançları gereği, önce 72 millet için, sonra kendileri için dua eden bir halk, size ne yapmış olabilir ki bunları onlara reva görüyorsunuz? Êzidîlerden ne istiyorsunuz? Bunca katliam, savaş, acı, işlediğiniz insanlık suçu yetmedi mi?” diye sordu.
‘ÊZIDÎLERİN SESİNİ DUYAN YOK’
İnançları ve kültürlerinden dolayı katliamlara ve saldırılara maruz kalan Êzidîlerin ölülerine ve ibadet yerlerine de saygı duyulmadığını vurgulayan Uca, konuya dair Meclis’te verdikleri soru önergelerinin ise cevapsız bırakıldığını söyledi. “Hükümetin bu faşist saldırılara duyarsız kalması, saldırganları cesaretlendiriyor ve bu olayların artarak devam etmesini sağlıyor” diyen Uca, “Viranşehir, Midyat ve Beşiri’de yaşayan Êzidî halkı, aynı zamanda topraklarının gasp edilmesiyle de mücadele ediyor. Kelhok köyündeki arazileri gasp edilmiş Êzidîler açtıkları davayı kazanmalarına rağmen topraklarını süremiyorlar. Toprakları işgal edilmiş Êzidîlerin sesini duyan yok” ifadelerinde bulundu.
‘KADIN MÜCADELE GÜNÜ’
Katliam ve saldırılara maruz kalan kadim Êzidî halkının asla boyun eğmeden, terk etmek zorunda kaldıkları topraklarına geri döndüğünün belirten Uca, “Şengal halkı, yaralarını sarıp Şengal’i yeniden inşa ediyor. Kadın meclisleri, gençlik meclislerini kuran Şengalliler bir daha aynı katliama maruz kalmamak için öz savunma güçlerini oluşturmuş ve Şengal’e statü talep etmektedirler. Başları dik bir şekilde yeni yaşamı kuran bu direngen halkın yaralarını sarmak, katliamı tanımak ve bu halkın mücadelesine destek vermek hepimizin ortak görevidir. Kadim Êzidî toplumunun kutsal topraklarını barındıran ülkelerden biri olarak Türkiye de Şengal’de yaşananları soykırım olarak tanımalı, Êzidî halkının maruz kaldığı, katliam sebebiyle 3 Ağustos gününü Êzidî Soykırım Günü olarak kabul etmelidir. Şengal’de yaşanan katliamı asla unutmayacağız, Şengal’i unutmak Kürt halkının yaşadığı acıları unutmak, görmezden gelmektir. Şengal’in kadınlarını, çocuklarını unutmak tarihi inkâr etmektir” dedi.
Uca, 3 Ağustos tarihinin aynı zamanda “Kadın Kırımına Karşı Mücadele Günü” ilan edilmesini isteyerek, herkesi 3 Ağustos tarihinde tüm illerde yapacakları anmalara davet etti.

Şengal Katliamı’nın tanığı: Birlik olup fermanlara karşı direnmeliyiz

ŞENGAL – Şengal Demokratik Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Heso Birahim, “73’üncü ferman” olarak tanımladıkları katliam günü yaşananları anlatarak, Kürt halkının birlik olup, fermanlara karşı direnmesi gerektiğinin altını çizdi.
DAİŞ’in 3 Ağustos 2014’te Şengal’e yönelik saldırılarıyla binlerce Êzidî’nin katledildiği, yüz binlercesinin göçe maruz bırakıldığı, kadınların kaçırılarak köle pazarlarında satıldığı, hala binlercesinin kayıp olduğu Şengal Katliamı’nın üzerinden 6 yıl geçti. Êzidîlerin “73’üncü ferman” olarak tanımladığı katliamda yaşananlar hafızalardaki yerini koruyor.
Katliamın tanığı Şengal Demokratik Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Heso Birahim, o günleri ajansımıza anlattı. O gün Şengal’de olan ve DAİŞ’e karşı savaşan Birahim, DAİŞ’in püskürtülmesinin ardından Şengal’in yeniden inşasında da aktif rol aldı.
FERMANDAN ÖNCE 12 BİN PEŞMERGE VARDI
DAİŞ’in saldırılarıyla dünyanın gözleri önünde yaşanan katliamda yalnız bırakıldıklarını söyleyen Birahim, “Êzidîleri DAİŞ’in pençeleri arasında bırakıp kaçtılar. Ne kendilerini Êzidîlerin sahibi olarak görenler ne de kendini dünyanın insan hakları savunucusu olarak gören güçler, bizler için bir şey yapmadı. İzlediler. Fermandan önce Şengal’de 12 bin Peşmerge vardı. O dönem Şengal’de yayın yapan Dengê Kurdistan Radyo’su vardı. Hep, ‘Peşmerge Şengali savunuyor, Êzidîlerin başına bir şey gelmesine izin vermez, büyük bir güçtür, gerekli tedbirleri almış’ deniliyordu. Bu şekilde halka umut veriyorlardı. Ancak Şengal’in etrafında yer alan Musul, Tilafer ve Behenc’in DAİŞ’in eline geçmesiyle beraber, halkta büyük bir korku oluştu. Bu propagandadan dolayı halk bunlara inandı ve kaldı” dedi.
PEŞMERGELER KAÇTI
Katliamdan önce DAİŞ’in Borik ve Xazûka köylerine yönelik birçok kez saldırı düzenlediğini söyleyen Birahim, “Birkaç defa DAİŞ yol kesip insanları katletti. Bundan kaynaklı bostanlarımızın olduğu bu köylere gitmeyi bıraktık. Ancak KDP Peşmergesi ve radyo sürekli ‘bir şey olmaz, anlaşma var, DAİŞ Êzidîlere karışmaz’ şeklinde bilgi veriyordu. Bu durum Peşmerge kaçana kadar devam etti” diye konuştu.
KATLİAM ÖNCESİ
Birahim, katliamın başladığı 2 Ağustos gecesinde yaşananları şöyle anlattı: “2 Ağustos akşamı akrabalarımızın evinde oturuyorduk. Orada bize gelen bilgi, DAİŞ’in geldiği ve sınırı koruyan Peşmergenin de kaçtığı yönündeydi. Gelen bilgiler arasında DAİŞ’in Peşmergelerin silahını alıp onlara entari giydirip gönderdikleri yöndeydi. Ev sahibi daha sonra bize DAİŞ’in köye girdiğini, Peşmergenin de kaçtığı bilgisini vererek, kendimizi kurtarmamızı söyledi. Daha sonra başka bir yere geçtik. Saat 00.30 gibi Sînûna köyünde bulunan Peşmergelerin bulunduğu bölgeye gittik. Peşmergeler bize nereden geldiğimizi sorduğunda, Xazûkan’dan geldiğimizi, DAİŞ’in buraya saldırdığını söyledik.   Peşmerge bize kızarak, ‘eğer kimseye DAİŞ’in köye girdiğini söyleseniz, sizi burada tutuklarız’ tehdidinde bulundu. Herkese Peşmergenin burada olduğunu söylememizi istediler. Biz onlara Peşmergenin köyü bırakıp kaçtıklarını söylediğimizde, yine bize kızdılar.”
3 AĞUSTOS 
Birahim, DAİŞ’in saldırılarının başladığı 3 Ağustos sabahı yaşananlara değinerek, “Sabah saatlerinde bir baktık ki insanlar kaçışıyor. Kadın ve çocuklar, bağrış ve ağıtlar arasında koşuyor. Peşmergeler de arabalarına atlamış kaçıyorlardı. Halk burada önlerini kesip kaçmalarına tepki gösterdi. Peşmerge kaçmadıklarını, Deriyê Şîlo’yu bölgesine dönüp DAİŞ’i çembere alacaklarını söylediler. Bundan kaynaklı halk önlerini açtı. Halkın korku dolu bekleyişi devam ederken, gelen telefonlarda DAİŞ’in Şengal’in birçok bölgesini aldığı yönündeydi. Gelen bir diğer bilgide DAİŞ’in Êzidî erkeklerini katledip, kadınlarını kaçırdığı yönündeydi. Bu bilgi yayıldığında halk arasında korku ve panik arttı. Bunlar devam ederken, 12 binlik Peşmerge gücü ağır silahlarını bırakıp gittiler. Giderken de bize DAİŞ’e karşı savaşamayacaklarını söylediler” diye anlattı.
DİRENİŞİN KEMİKLERİ
Yaratılan korku, panik ve kaçışlara rağmen DAİŞ’e karşı direnişe geçtiklerini dile getiren Birahim, “Girzerik, Tilizêr, Tilqeseb, Sîba Şêx Xidir’da büyük direnişler sergilendi. Bu bölgelerde halen direnişin kemikleri duruyor. Halkın büyük direnişine karşın yapılan kara propagandalar ile halk korkutulmak isteniyordu. Çünkü büyük bir korku halkın yüreğine işlemişti” ifadelerini kullandı.
Katliamın ikinci günü 4 Ağustos’ta Êzidî Xidir Teala’nın babasını arayarak, direnişin sürdüğü yönünde bilgi verdiğini aktaran Birahim, “İlk başta Şengal Dağı’na girmek isteyen DAİŞ’lilerin HPG gerillaları tarafından vurulduğu bilgisi verildi. Burada çok sayıda DAİŞ’linin öldürüldüğü ve buraya girmelerinin engellendiği söylendi. Böyle söyleyince silahımı alıp, birkaç onurlu genç ile Deriyê Kersê‘yi tutma kararı aldık. Çilmêran ve Serdeştê’yi korumalarını söyleyip, burada direneceğimizi söyledik. Çünkü bu bölgede su, bostan, yiyecek var. Halk belli bir süre burada yaşamını idame edebilirdi, direnebilirdi. Şengal’in Amûdê tarafında yer alan Çilmêran ve Kersê bölgelerinde de direniş başladı” şeklinde konuştu.
DAİŞ’İN YENİLGİSİ GÖRÜLDÜ
Peşmergelerin kaçtığı sırada elbise, bot, silah ve üzerlerinde bulunan diğer eşyaları attıklarını hatırlatan Birahim, Êzidî gençlerin HPG’lilerle birlikte Çilmêran ve Kersê bölgesinde büyük bir direniş sergilediklerini kaydetti. Direnişle birlikte DAİŞ’in alan hakimiyetinin gerilemeye başladığını ifade eden Birahim, “Herkeste DAİŞ’lilerin öldürülemeyeceği ve onlara karşı savaşılamayacağı algısı hakimdi. Arkadaşlar onlara karşı eylem düzenleyip öldürdüğü zaman, herkes DAİŞ’e karşı savaşılabileceğini, öldürülebildiklerini ve yok edilebileceklerini gördü” dedi.
HALK MECLİSİ OLUŞTURULDU
Êzidîlerin DAİŞ’in saldırılarının yanı sıra açlık ve susuzlukla da mücadele ettiğini belirten Birahim, şunları söyledi: “Binlerce insan DAİŞ’in eline geçti, geri kalanlar ise Karsê bölgesindeki güvenli alana geldi. Ancak burada yiyecek ve su sorunu vardı. 6 Ağustos günü bir grup genç Dugur û Duhola gitmek için hazırlık yaptı. Sonra halk YPG ve PKK’nin açmış olduğu insanlık koridorundan geçmeye başladı. Fermandan kurtulanlar bu koridor yolu ile Rojavaya geçti.”
İNŞA
Katliamın ardından 14 Ocak 2015’ta halkın oluşturduğu Şengal Demokratik Özerk Meclisi’nin inşa çalışmalarına başladığını söyleyen Birahim, Meclisin belediye, kültür sanat, kadın ve genç kurumları, asayiş, askeri ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda çalışma yürüttüğünü kaydetti.
Birahim, “Toprak ve vatan bir insanın onurudur. Var oluş gerekçesidir. Atalarımızın da dediği gibi, gözümüz başkasının kapısında olmamalı. Gözümüz inşa ve birikimde olmalı. Êzidî inancını koruyarak, Şengal’de kendi öz gücümüze güvenmeliyiz. Halkımız birlik olup fermanlara karşı direnmeli” dedi.
Kaynak: MA
Exit mobile version