Özgür Denizli

Yerel Yönetimler ve Kültür-Sanat Anlayışları – Ufuk Yağcı

Toplumun farklı sınıfsal yapılara sahip bireylerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, kültür ve sanat alanındaki etkinliklerin farklı içerik ve üretimlerde olması gerektiği söylenebilir. Ancak günümüzde pratikte yaşanan durumun böyle olmadığını hepimiz görüyoruz.

Yerel yönetimler deyince öncelikle su ve kanalizasyon, imar, ulaşım gibi kentsel alt yapı; çevre ve çevre sağlığı, temizlik; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi gibi birçok hizmetlerin yanı sıra kültür ve sanata yönelik yaptığı çalışmalarla da toplumun gereksinimlerini gidermede önemli bir yere sahip olan kurumsal yapı akla gelir.

Yerel yönetimlerin kültür ve sanat alanlarında yapmış oldukları etkinlikler yoluyla; toplumu oluşturan bireyler arasındaki iletişim ve etkileşim sağlanarak birbirleriyle olan ilişkilerinin düzenlenip karşılıklı saygı, sevgi, anlayış içerisinde olmaları, böylelikle toplumsal olarak dayanışma, paylaşma ve kaynaşma durumlarının geliştirilmesi beklenir.

Toplum açısından böylesine önemli bir yere sahip olan kültür ve sanat etkinlikleri, nicelik ve nitelik olarak yerel yönetimlerin bu etkinliklere bakış açılarının nasıl olduğuyla doğrudan ilişkilidir. Birçok yerel yönetim bu etkinlikleri yapıp sürdürebilecek ne yeterli kadrolara ne de ekonomik güce sahiptirler. Bunun yanı sıra bu etkinlikler gerçekleştirilse bile içerikleri, yerel yönetimlerin ideolojik/siyasal bakış açılarına göre düzenlenmektedir. Yerel yönetimlerin özünde toplumsal alanda ideolojik hegemonya kurma amacını taşıyan bu durum, aslında toplumu ayırt etmeksizin ilgili hizmetleri vermesi gerekirken kendi siyasal anlayışına uygun gruplara hizmet ettiği anlamına gelmektedir ki bunun da başta belirttiğimiz kültür ve sanat etkinliklerinin sonucunda hedeflenen toplumsal dayanışma, paylaşma ve kaynaşma durumlarını olumsuz etkileyeceğini söyleyebiliriz.

Toplumun farklı sınıfsal yapılara sahip bireylerden oluştuğu göz önünde bulundurulduğunda, kültür ve sanat alanındaki etkinliklerin farklı içerik ve üretimlerde olması gerektiği söylenebilir. Ancak günümüzde pratikte yaşanan durumun böyle olmadığını hepimiz görüyoruz. Mevcut iktidarın siyasal anlayışlarına uygun olarak görmedikleri etkinlikleri (2022 ve 2023 yıllarındaki birçok farklı alandaki festivalin ve konserlerin iptal edilmesi örneğindeki gibi) gerek yerel yönetim kararlarıyla gerekse de valiliklerce farklı bahaneler öne sürülerek rahatlıkla iptal edebildiklerini gördük. Hatta bir ilde, aralarında İlim Yayma Cemiyeti, İHH ve MÜSİAD gibi iktidara yakın kuruluşların da yer aldığı bir sivil toplum platformunun festivallerin ‘isyan ve başkaldırıya’ yönlendirdiğini savunarak yasaklanmasını istediği bir bildiri bile yayınlanmıştı.  Bu durum, iktidar partisinden olan yerel yönetimlerin kültür ve sanat etkinliklerini nasıl yapılandırdığı, iktidar yanlısı siyasal anlayışların alınan kararlarda ne kadar etkili olduğu, toplumsal alanda ideolojik hegemonya kurmabağlamından bakıldığında daha anlaşılır hale gelmektedir.

Halbuki yerel yönetimlerin kültür ve sanat etkinliklerine ilişkin politikalarını belirlerken sadece yöneticilerin karar verdiği bir anlayışta olmamaları gerekir. Yerelde yaşayan insanların oluşturduğu ‘halk meclisi’ olarak adlandırılabilecek yapıların bu kararlara ilişkin söz söylemesi, yerel yönetimlerin kararların birlikte alınacağı bir kurumsal yapıya dönüşmeleri, sosyal ve demokratik bir yerel yönetim anlayışını benimsemeleri gerekmektedir. Kaldı ki bunun sadece kültür ve sanat etkinliklerine ilişkin kararlarda değil halkın kendi yaşamına dair alınacak tüm kararlarda uygulanması, ancak çağdaş, sosyal ve demokratik bir yerel yönetim anlayışıyla sağlanabilir.

Kaynak: Mektepli Gazete

Exit mobile version