Özgür Denizli

Zaxo bombardımanı ve sivilleri hedef almanın stratejik aklı – Abdulmelik Ş.Bekir

TSK’nın Duhok’un Zaxo ilçesine bağlı Perex turistik bölgesine düzenlediği top atışları sonucunda, içinde bebeklerin de bulunduğu 9 kişi yaşamını yitirirken 23 kişi de yaralandı. Bu sefer yaşamını yitirenlerin çoğunluğunun Arap turist olması nedeniyle olay dünya çapında yankı buldu. Oysa sivillerin hedef alınması yeni bir durum değil. Türkiye 2007 yılından beri sivilleri hedef alan saldırılar düzenliyor. Basına yansıyan istatistiklere göre bu tarihten itibaren düzenlenen hava ve kara saldırılarında Federal Kürdistan Bölgesi’nde 139 sivil hayatını kaybetti. Benzer saldırılar son yıllarda Maxmur Mülteci Kampı, Şengal ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik de düzenleniyor. Sınırın bu tarafında da vaziyet farklı değil. Roboski katliamı biliniyor.

Burada sorulması gereken sivil hedeflerin bu kadar yoğun bir şekilde vurulması ve onlarca insanın yaşamını yitirmesinin nedeni nedir? Dünyanın farklı bölgelerinde de çatışmalı alanlarda ya da savaş döneminde sivil hedeflerin vurulduğu zaman vardır. Ancak tarihin hiçbir döneminde AKP-MHP iktidarının son yıllarda yaptığı gibi sivil hedeflerin bu kadar yoğun ve aleni hedef alındığı görülmemiştir. Bu saldırılar ne münferit ne de yanlışlıkla oluyor. Açık ki sivilleri hedef alan bir strateji var ve bu stratejiyle bazı amaçlara ulaşılmak isteniyor. Bunun dışında bu yoğun ve sistematik saldırıların başka bir izahatı yoktur.

Yukarıda da ifade edildiği gibi sivillerin hedef gözetilerek vurulmasının bir miadı vardır. 1990’lı yıllarda da bugün faili meçhul olarak bilinen sivil kaçırılmaları ve infazları yaşandı. İnfazların Hizbullah ortaklığıyla JİTEM tarafından yapıldığı herkesçe bilinen bir ‘sır’dı. Yine de devlet açık bir şekilde bu sivil infazları hiçbir zaman sahiplenmedi. Bugün sistematik hale gelen Kürt sivil yerleşim alanlarının bombalanması da 90’lı yıllardaki politikaların bir devamıdır. Bundan şüphe yok. Ancak bir fark var. Alenileşmiş ve yoğun tekniğin kullanıldığı hali denilebilir. O günde bir stratejiydi bugün de bir stratejidir. Amaç ise hedef alınan bölgenin insansızlaştırılmasıdır.

Bu öyle bir varsayımda değildir. Hatırlayanlar bilir. 2007 yılında dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt yine Federal Kürdistan Bölgesi’ne yönelik gerçekleştirilen ve bir köylünün yaşamını yitirdiği hava saldırısı sonrası açıklamada bulunmuştu. Büyükanıt açıklamasında hem o gün Kürt köylüsünün katledilmesinin hem de bugüne kadar benzer saldırılarda katledilen sivillerin  stratejik akıl ve hedefini açıklamıştı. Büyükanıt şöyle demişti: “Orada yaşayan siviller PKK’ye yakın bölgelerde yaşamanın bir bedelinin olduğunu anlayacaklar.” Devamında Kürtlerin ya topraklarını terk edeceklerini ya da PKK’ye karşı Türkiye’yi desteklemeleri gerektiğini salık veriyordu.

Özcesi, sivillerin hedef gözetilerek vurulacağını ima ederek Kürt sivilleri tehdit ediyordu.

Hala aynı stratejik akıl ve hedef sürüyor. Hem de yoğunlaştırılarak ve dozajı arttırılarak. Böylece Kürtleri toprağından sürmek ve öldürmekle tehdit ederek PKK ile karşı karşıya getirilmek amaçlanıyordu. Saldırılar yoğunlaştıkça Kürtlerin ya korkarak saldırılar nedeniyle PKK’yi suçlayacaklarını ve böylece PKK karşıtı olacaklarını; ya da topraklarını terk edecekleri hesaplandı. Böylece devlet hangi seçenek olursa olsun kazanacağı bir denklem kuruyordu kendince. İki sonuç da stratejik olarak amaçladığı hususlardı.

O tarihten beri sivil yerleşim yerlerine yüzlerce hava ve havan saldırısı düzenlendi. Zergele, Kortek, Roboski ve son olarak Zaxo katliamları gerçekleştirildi. Yanı sıra Maxmur, Şengal, Kuzey ve Doğu Suriye’de bir o kadar yerleşim yeri ve sivil hedef alındı, onlarca insan yaşamını yitirdi. Tüm saldırılara rağmen amaçlanan iki sonuç da gerçekleşmedi. Kürtler bu saldırılardan ne PKK’yi sorumlu tuttu ne de topraklarını terk etti. Canında ve malından oldu ancak stratejiyi ilk günden çözdü ve strateji sahibi aklın ne kadar sefil olduğunu ortaya koydu. Aksine her şeye rağmen direndi ve mücadele etti.

Strateji işlemeyince yeni aktör ve argümanla sahneye sunulmaya çalışıldı. Yeni aktör KDP ve Barzani ailesi; argüman ise AKP patentli, “Kürtlerle sorunumuz yok, PKK ile var” şeklinde sunuldu. KDP ve Barzani ailesi bu argümanı ve stratejiyi oldukça benimsedi. Kürt halkının kamusal malı olan yer altı zenginliklerinin peşkeş çekilmesiyle elde edilen petrodolarlarla finanse edilen Barzani ailesine bağlı medya üzerinden yeni strateji işlenmeye başlandı. Yoğun bir şekilde AKP-MHP iktidarının Kürtlere yönelik politikalarını aklama işine giriştiler. Büyükanıt’ın stratejisini Kürt halkına kabul ettirmeye çalıştılar.

Kürtler arasında sürekli irtifa ve itibar kaybeden KDP ve Barzani ailesi sırça köşklerinden çıkmadıkları için Kürt halkının ne yaşadığını da elbette bilmiyorlardı. Zira halk söyleme değil eyleme bakıyordu. Katliamlarla sınanmış, direnişle politikleşmiş Kürt halkı her gün saldırılarda canlarını yitirirken petrodolar zengini Barzani ailesi ve medyasının söylemlerine itibar edecek kadar deneyimsiz ve bilinçsiz değildi, olamazdı. Saldırıların kim tarafında, neden ve nasıl yapıldığını yaşayarak görüyor ve öğreniyorlardı. AKP-MHP iktidarının söylemlerine itibar etmedikleri gibi bu zehirli stratejinin Barzani ailesi ve basını tarafından şerbet diye içirilmesini de reddetti.

Gelinen aşamada AKP-MHP iktidarın krizi içerde ve dışarıda derinleşirken Kürtlere karşı politikaları da giderek daha fazla acımasızlaşıyor. Kürtlerle savaşta ısrar ettikçe kaosu derinleşiyor, kaos derinleştikçe daha fazla saldırıyor. Kendini hapsettiği kısır döngüden kurtulmak için artık Zaxo’da, Şengal’de, Rojava’da, Mexmur’da dünyanın gözü önünde sivilleri hedef alıyor. Ancak bu sürecin de sonuna gelindi. Mızrak çuvala sığmaz oldu ve hem Kürt hem Arap hem de dünya kamuoyunun sabrı taştı. İki gündür halk AKP-MHP iktidarının savaşçı politikalarına karşı sokaklarda. Ancak Türk yetkililerden çıt yok. Görmezden gelme politikası yürütülüyor ama görülecektir ki halkların arttık tahammülü kalmadı.

KDP’nin yardımı ve Irak Merkezi Hükümeti’nden bazı kliklerin desteği halkların öfkesi karşısında AKP-MHP iktidarını kurtarmaya yetmeyecektir. Ne o strateji ne de o akıl muvaffak olmadı, olmayacaktır da.

Kaynak: Karınca

Exit mobile version